a-prison teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- cooler
- soğutucu
Tom soğutucudan bir bira aldı ve onu açtı.
- Tom took a beer from the cooler and opened it.
- prison
- {i} delik
Mahkûm cezaevi duvarının altında bir delik açtı.
- The prisoner dug a hole under the prison wall.
- cooler
- daha serin
Daha serin bir günde gitmeliydik.
- We should have gone on a cooler day.
Güneş lekeleri birkaç bin derece daha serin olduğu için çevrelerinden daha koyu görünür.
- Sunspots appear darker than their surroundings because they are a few thousand degrees cooler.
- military prison
- (Askeri) askeri hapishane
- prison administration
- (Kanun) cezaevi yönetimi
- prison break
- hapishaneden kaçış
- prison term
- (Kanun) hapis cezası
Sami'nin hapis cezası sona erdi.
- Sami's prison term ended.
Onlar on yıllık bir hapis cezasıyla yüz yüze gelebilir.
- They could face a ten-year prison term.
- breach of prison
- hapisten kaçma
- cooler
- serin
Bu fırtınadan sonra hava daha serin olacak.
- After this storm it will be cooler.
Daha serin bir günde gitmeliydik.
- We should have gone on a cooler day.
- prison
- hapishane
Hapishaneden çıkmanı bekledim.
- I waited for you to get out of prison.
Hapishane gardiyanının bir kadın olduğunu görmek çoğu insanı şaşırtır.
- It surprises most people to find out that the prison warden is a woman.
- prison
- cezaevi
Cezaevi suçluları islah eder mi?
- Does prison reform criminals?
Tom cezaevinde olmayı hak ediyor.
- Tom deserves to be in prison.
- prison
- tutukevi
- prison breaker
- hapishane kaçağı
- prison guard
- hapishane gardiyanı
Hapishane gardiyanı her hükümlüye bir roman yazdırdı.
- The prison guard made every prisoner write a novel.
Tom bir hapishane gardiyanı.
- Tom is a prison guard.
- remand prison
- tutukevi
- prison
- {i} hapis
Polis seni hapishaneye koyacak.
- The police will put you in prison.
Hapishaneden çıkmanı bekledim.
- I waited for you to get out of prison.
- detentive, prison
- Cezaevi detentive
- languish in prison
- (deyim) Hapishanede çürümek
- prison governor
- Hapishane müdürü, cezaevi sorumlusu
- prison record
- Sabıka kaydı
- prison sentence
- Hapis cezası
- prison visitor
- hapis ziyaretçi
- prison warder
- hapishanede gardiyan
- ship prison
- Gemi hapishane
- woman prison inmate
- kadın cezaevi tutuklu
- women's prison
- kadınlar hapishanesinde
- become like a prison to
- zindan olmak
- break out of prison
- cezaevinden kaçmak
- bughouse
- {i} tımarhane
- bughouse
- i., argo tımarhane
- bughouse
- {i} acayip
- bughouse
- {i} akıl hastanesi
- bughouse
- {i} akılsız
- bughouse
- {i} delice
- come out of prison
- cezaevinden çıkmak
- come out of prison
- hapisten çıkmak
- commit to prison
- hapsetmek
- commit to prison
- (Fiili Deyim ) hapse attırmak
- commit to prison
- hapse mahkum etmek
- cooler
- {i} soğuk içecek
- cooler
- {i} kodes
- cooler
- kodes/soğutucu
- cooler
- {i} hapishane
- cooler
- buzlu içki
- cooler
- soğutma cihazı
- escape from prison
- (Kanun) hapishaneden firar
- escape from prison
- hapisten firar etmek
- get out of prison
- cezaevinden çıkmak
- get out of prison
- hapisten çıkmak
- in prison
- hapiste
Tom'un hapiste olan babası Tom'a hiç yazmaz.
- Tom's father, who is in prison, never writes to Tom.
Tom hapiste olduğu gerçeğini gizledi.
- Tom concealed the fact that he had been in prison.
- languish in prison
- hapiste çürümek
- prison
- {i} hapsetme
- prison
- (Askeri) CEZAEVİ: Hapis cezasına çarpılanların kapatıldıkları yer
- prison
- hapset
- prison
- prison breaker hapishane kaçağı
- prison
- hapsetmek
- prison
- {i} kodes
- prison breaker
- firari
- prison breaker
- hapisten kaçan tutuklu
- prison breaking
- firar
- prison camp
- açık cezaevi
- prison discipline
- cezaevi disiplini
- prison editor
- yazı işleri editörü
- prison monitoring board
- (Kanun) cezaevi izleme kurulu
- prison mutiny
- (Kanun) cezaevi isyanı
- prison officer
- gardiyan
- prison officer
- (Askeri) cezaevi subayı
- prison officer
- cezaevi görevlisi
- prison officer
- (Askeri) CEZAEVİ SUBAYI: Bir askeri mevki, kamp veya garnizonda; mahpusların nezaret, kontrol ve eğitiminden sorumlu olarak komutan tarafından tayin edilmiş subay
- prison psychology
- mahkum psikolojisi
- prison psychosis
- hapishane psikozu
- prison sentence
- hasip cezası
- prison watch commission
- (Kanun) cezaevi izleme komisyonu
- put in prison
- hapse atmak
- put in prison
- hapsetmek
- put into prison
- hapse sokmak
- railway prison car
- (Askeri) MAHPUS VAGONU: Amerikan Kara Kuvvetleri tarafından satın alınan ve mahpusları gruplar halinde demiryolu ile taşımak maksadıyla değişiklik yapılmış olan yataklı vagon tipi bir yolcu vagonu
- railway prison car
- (Askeri) tutuklu vagonu
- receiving into prison
- (Kanun) cezaevine girme
- receiving into prison
- (Kanun) cezaevine alma
- recommit to prison
- yeniden tutuklamak
- sentence prison
- (Kanun) hapisle cezalandırmak
- state prison
- eyalet hapishanesi
- throw into prison
- hapse atmak