Bay Hasimoto bize karşı adil.
 - Mr. Hashimoto is fair to us.
Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
 - I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
Bunu için makul bir fiyat ödedik.
 - We paid a fair price for it.
Adil ve makul olmadığından dolayı önerinizi kabul edemem.
 - I can't agree to your proposal on the ground that it is not fair and reasonable.
Tom oldukça iyi dans edebilir, değil mi?
 - Tom can dance fairly well, can't he?
Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
 - Tom did fairly well on the test he took yesterday.
Dün gece ipek ve ince kumaş hakkında ya da eşitlik ve adil yargılama hakkında bir rüya gördüm.
 - I dreamt a dream last night, about silk and fine cloth or about equality and fair trial.
Yaşam adil değil ama hala güzel.
 - Life isn't fair, but it's still good.
Yağmurdan sonra, güzel hava.
 - After the rain, fair weather.
Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
 - Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.
Tom'un çok açık bir teni var ve güneşte kolayca yanar.
 - Tom has a very fair complexion and burns easily in the sun.