a-row teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- raw
 -  {s} çiğ 
Tom çiğ soğanlardan nefret eder.
 - Tom hates raw onions.
Benim için sürpriz oldu, onlar eti çiğ yediler.
 - To my surprise, they ate the meat raw.
 - row
 -  {i} kavga 
Konserde herkes kavgaya karıştı!
 - Everybody row in concert!
Kavgacı ya da sarhoş müşterilere dikkat edin.
 - Watch out for rowdy or drunk customers.
 - row
 - kayıkla taşımak 
 - row
 -  {f} kürek çek 
O, uzakta kürek çeken bir teknenin görüntüsünü gördü.
 - She caught sight of a rowing boat in the distance.
Akıntıya karşı kürek çekiyorduk.
 - We were rowing against the current.
 - row
 -  {i} sıralı evleri olan sokak
 - raw
 -  {i} yara
 - row
 -  (İnşaat) satır, sıra, dizi
 - get into a row
 -  (Ev ile ilgili) Kavga etmek, kavgaya tutuşmak
 - raw
 -  {s} çiğ, pişmemiş: raw meat çiğ et
 - raw
 -  {s} ham, işlenmemiş: raw material hammadde. raw silk ham ipek
 - raw
 -  {i} açık yara
 - row
 - gürültülü kavga 
 - row
 - arbede 
 - arrange in a row
 - dizilemek 
 - bottom row
 -  (Bilgisayar) alt satır
 - column row
 -  (Bilgisayar) sütun satır
 - delete row
 -  (Bilgisayar) satır sil
 - delete row
 -  (Bilgisayar) satır silmeyi
 - double row
 - çift sıra 
 - drop row
 - ağız kavgasını sonlandırmak 
 - entire row
 -  (Bilgisayar) tüm satırı
 - entire row
 -  (Bilgisayar) tüm satır
 - exclude row
 -  (Bilgisayar) satırı dışla
 - exclude row
 -  (Bilgisayar) satır dışla
 - exclude row/col
 -  (Bilgisayar) satır/sütun dışla
 - header row
 -  (Bilgisayar) üstbilgi satırı var
 - header row
 -  (Bilgisayar) başlık satırı var
 - header row
 -  (Bilgisayar) üstbilgi satırı
 - include row
 -  (Bilgisayar) satır içer
 - insert paste row
 -  (Bilgisayar) araya satır yapıştır
 - kick up a row
 -  (Argo) karşı çıkmak
 - kick up a row
 - çıngar çıkarmak 
 - kick up a row
 - karışıklık çıkarmak 
 - last row
 -  (Bilgisayar) son satır
 - move to row
 -  (Bilgisayar) satıra taşı
 - pile row
 - kazık sırası 
 - previous row
 -  (Bilgisayar) önceki satır
 - row
 -  (Bilgisayar) sat
 - row
 -  (Bilgisayar) satırlar
 - row
 - münakaşa etmek 
 - row
 - hır 
 - row
 - çıngar 
 - row
 - hırgür 
 - row
 - maraza 
 - row align
 -  (Bilgisayar) satır hizalama
 - row alignment
 -  (Bilgisayar) satır hizalama
 - row area
 -  (Bilgisayar) satır alanı
 - row column
 -  (Bilgisayar) satır sütun
 - row crop
 - çapa ürünü 
 - row delete
 -  (Bilgisayar) satır silme
 - row differences
 -  (Bilgisayar) satır farklılıkları
 - row direction
 -  (Bilgisayar) satır yönü
 - row drop area
 -  (Bilgisayar) satır bırakma alanı
 - row for
 -  (Bilgisayar) satır için
 - row grand total
 -  (Bilgisayar) satır genel toplamı
 - row header
 -  (Bilgisayar) satır başlığı
 - row headers
 -  (Bilgisayar) satır başlıkları
 - row heading
 -  (Bilgisayar) satır başlığı
 - row headings
 -  (Bilgisayar) satır başlıkları olarak
 - row height
 -  (Bilgisayar) satır genişliği
 - row height
 -  (Bilgisayar) satır yüksekliğini
 - row height
 -  (Bilgisayar) satır yüksekliği
 - row height
 -  (Bilgisayar) satır yükseklik
 - row height is
 -  (Bilgisayar) satır yüksekliği
 - row height rule
 -  (Bilgisayar) satır yüksekliği kuralı
 - row houses
 - sıraevler 
 - row housing
 - bitişik düzen 
 - row insert
 -  (Bilgisayar) satır ekleme
 - row irrigation
 -  (Tarım) karık usulü sulama
 - row labels
 -  (Bilgisayar) satır etiketleri
 - row limit
 -  (Bilgisayar) satır sınırı
 - row matrix
 - satır matris 
 - row of holes
 -  (Madencilik) delik dizisi
 - row of spikes
 -  (İnşaat) duvar kirpisi
 - row of spikes
 - kirpiparmaklık 
 - row of struts
 - payanda sırası 
 - row properties
 -  (Bilgisayar) satır özellikleri
 - row range
 -  (Bilgisayar) satır aralığı
 - row rank
 - satır kertesi 
 - row rank
 -  (Matematik) satır rankı
 - row source
 -  (Bilgisayar) satır kaynağı
 - row source type
 -  (Bilgisayar) satır kaynak türü
 - row space
 -  (Matematik) satır uzayı
 - row spacing
 - sıra arası 
 - row spacing
 -  (Bilgisayar) satır aralığı
 - row totals
 -  (Bilgisayar) satır toplamları
 - row truncation
 -  (Bilgisayar) satır kesilmesi
 - row type
 -  (Bilgisayar) satır türü
 - row vector
 -  (Matematik) satır vektörü
 - select row
 -  (Bilgisayar) satır seç
 - single row
 -  (Tekstil) tek dizi
 - single row
 - tek sıralı 
 - card row
 - kart satırı 
 - double row
 - çift sıralı 
 - double row radial engine
 - çift sıra radyal motor 
 - get one's ducks in a row
 - işlerini yoluna koymak 
 - hard row to hoe
 - çetin iş 
 - kick up a row
 - kavga çıkarmak 
 - raw
 - acıyan 
 - raw
 - nemli 
 - row
 - kapışma 
 - row
 - ağız kavgası 
 - row
 - kürek çekme 
Nehirde kürek çekmeye devam ettikçe, suyun berraklığı beni afallattı.
 - As I rowed out into the river, the clearness of the water astounded me.
Tom ve ben bir sandal kiraladık ve kürek çekmeye gittik.
 - Tom and I rented a rowboat and went rowing.
 - row
 - kürek çekmek 
Kürek çekmek için göle gittik.
 - We went to the lake to row a boat.
 - row
 - dizi 
 - row
 - sandal gezisi 
 - row
 - kürekle yürütmek 
 - row
 - patırtı 
 - row
 - şamata 
 - row
 - gürültü 
 - row
 - sıra 
Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.
 - Tom and Mary usually like to sit in the front row.
Tom Mary'den Lady Gaga konserinde ön sıra koltuklardan almanın bir yolunu bulmasını istedi.
 - Tom asked Mary to see about getting front row seats at the Lady Gaga concert.
 - row
 - atışma 
 - row crop
 - sıra mahsulü 
 - row matrix
 - satır matrisi 
 - row of bricks
 - tuğla sırası 
 - single-row
 - tek sıralı 
 - tough row to hoe
 - çetin ceviz 
 - a row of
 - Bir satırın 
 - all in a row
 - hepsi sırayla 
 - back row
 - arka sıra 
 - catch the frisbee 25 times in a row
 - frizbiyi 25 kez üst üste yakalamak 
 - death row
 - ölüm hücreleri 
Tom ölüm hücrelerindeki 3.000'den daha fazla mahkumdan biri.
 - Tom is one of more than 3,000 inmates on death row.
 - death-row
 - ölüm-row 
 - front row
 - on sıra, en on sıra 
 - get one's ducks in a row
 -  (deyim) Hazırlıklarını tamamlamak
 - get one´s ducks in a row
 - k. dili hazırlıklarını yapmak 
 - have a row
 - Kavga etmek 
 - have a row
 - tartışmak 
 - have one's ducks in a row
 -  (deyim) Hazırlıklarını tamamlamak
 - he kicks up a row
 - diye bir satır yukarı başladı 
 - hoe a row of potatoes
 - patates bir sıra çapa 
 - hold your row
 - satırınızın tütün 
 - in a row
 - sıralı bir şekilde, birbiri ardından, ardarda, peşpeşe 
 - kick up a fuss, row
 - kavga çıkarmak 
 - kick up a row/make a row
 - kıyameti koparmak, çıngar çıkarmak 
 - letter row
 - Harf satır 
 - make a row
 - Bir satır yapmak 
 - numeral row
 - rakam satır 
 - punch row
 - punch satır 
 - raw
 -  (Bilgisayar) İşlenmemiş, üzerinde işlem yapılmamış
 - row back
 - Satır geri 
 - row binary
 - ikili sayı sırası 
 - row boat
 - sıra tekne 
 - row break
 - Satır sonu 
 - row crop
 - sıra mahsulü, çapa ürünü 
 - row equivalent
 - Satır eşdeğeri 
 - row house
 - Öne of a series of houses, often of similar or identical design, situated side by side and joined by common walls 
 - row k
 - Satır k 
 - row material
 - ham madde 
 - row number
 - sıra no 
 - row of piles
 - kazık sırası 
 - row out
 - kürek çekmek 
 - row out of the lake
 - kürek çekerek kıyıya çıkmak 
 - row over
 - satırı üzerinde 
 - row pitch
 - satır aralığı 
 - row reduced
 - Satır indirgeme 
 - row reduced echelon
 - Echelon matriksinde sıfırdan farklı, soldan ilk elemanların "1" değerini aldığı ve bulundukları sütundaki diğer satır elemanlarının sıfır olduğu matriks 
 - row span
 - satır aralığı 
 - seated row
 - oturmuş satır 
 - tape row
 - bant satır 
 - touch so. on a row
 - dokunma öyle. Bir satırda 
 - tow row
 - yedekte sıra 
 - zone row
 - bölge satır 
 - arow
 - [n] ok 
 - arrange in a row
 - dizmek 
 - by row/column
 -  (Bilgisayar) satır/sütun
 - crl row id
 -  (Bilgisayar) crl satır kimliği
 - deal next row
 -  (Bilgisayar) yeni sırayı dağıt
 - display row
 -  (Bilgisayar) sıra görüntüle
 - elementary row operations
 -  (Matematik) yalın satır işlemleri
 - end of row mark
 - Satır sonu imi 
 - equal row heights
 -  (Bilgisayar) eşit satır yükseklikleri
 - get into a row
 - bulaşmak (birine) 
 - get into a row
 - çirkefe taş atmak 
 - get into a row
 - azar işitmek 
 - get into a row
 - başını belâya sokmak 
 - get one's ducks in a row
 -  (deyim) işini yoluna koymak
 - go for a row
 - kayıkla gezmeye gitmek 
 - go for a row
 - sandal gezisi yapmak 
 - have a row with
 - tartışmak 
 - have a row with
 - atışmak 
 - kick up a row
 - ortalığı birbirine katmak 
 - kick up a row
 - yeri göğü inletmek 
 - kick up a row
 - hır çıkarmak 
 - kick up a row
 - gürültü yapmak 
 - kick up a row/make a
 - kıyameti koparmak, çıngar çıkarmak 
 - mine row
 -  (Askeri) mayın sırası
 - minimum row height
 - en az satır yüksekliği 
 - multi row
 -  (Bilgisayar) çok satırlı
 - multiple cell row
 - çok hücreli satır 
 - no header row
 - başlık satırı yok 
 - print row & column headings
 - Satır ve Sütun Başlıklarını Bas 
 - raise a hell of a row
 - kızılca kıyameti koparmak 
 - raw
 - terbiye edilmemiş bükülmemiş 
 - raw
 -  {s} pişmemiş
 - raw
 -  {s} taze 
Taze çiğ sebze yemeği sever.
 - She likes to eat fresh raw vegetables.
 - raw
 - (isim) hassas nokta, yara, bamteli, açık yara, derisi soyulmuş yer, hammadde 
 - raw
 - the ile sıyrık 
 - raw
 -  {s} kavrulmamış
 - raw
 - derisi sıyrılmış 
 - raw
 -  {s} ham 
Japonya yurt dışından çeşitli ham maddeleri ithal eder.
 - Japan imports various raw materials from abroad.
Japonya ham maddelerinin çoğunu ithal etmek zorunda.
 - Japan has to import most of its raw materials.
 - raw
 -  {s} saf
 - raw
 -  {s} açık saçık
 - raw
 -  {s} terbiye edilmemiş
 - raw
 -  {s} müstehcen
 - row
 - kavga çıkarmak 
 - row
 - Yataç 
 - row
 -  {i} sıra evler
 - row
 -  {f} kavgaya karışmak
 - row
 -  {f} sandalla gezdirmek
 - row
 -  {f} gürültülü bir şekilde kavga etmek
 - row
 -  {f} kürekle donatmak
 - row
 - (isim) sıra, dizi, sıralı evleri olan sokak, evlerin hiza çizgisi, kürek çekme, sandal gezisi, gürültü, şamata, kavga, patırtı, ağız kavgası, tartışma 
 - row
 - patırtı/gezinti/sıra 
 - row
 -  {i} tartışma
 - row
 -  (Askeri) SIRA: Kriptografide, sembollerin veya sembol gruplarının yatay sırası. Buna "line" da denir
 - row
 - sıra,v.kürek çek: n.sıra 
 - row
 - (fiil) kürek çekmek, sandalla gezdirmek, kürekle donatmak, kıyameti koparmak, kavgaya karışmak, gürültü yapmak 
 - row against the tide
 - akıntıya karşı kürek çekmek, güçlüklere karşı çabalamak 
 - row coordinate
 -  (Askeri) sıra koordinatı