He stared at the faithful miniature of the dinosaur.
- O, dinozorun sadık minyatürüne baktı.
You must be faithful to your word.
- Sözüne sadık olmalısın.
He is loyal to his boss.
- O, patronuna sadıktır.
He remains loyal to his principles.
- O, prensiplerine sadık kalıyor.
She just had to use her Puss-In-Boots look and I was her devoted servant.
- O sadece Çizmeli Kedi görüntüsünü kullanmak zorunda kaldı. Ben onun sadık uşağıydım.
To Layla, Fadil is a devoted husband.
- Leyla'ya göre Fadıl sadık bir koca.
Sami was a staunch Christian.
- Sami sadık bir Hıristiyandı.
Tom became a staunch conservative.
- Tom sadık bir muhafazakar oldu.
Tom is extremely obedient.
- Tom son derece sadıktır.