I am willing to take your offer.
 - Ben teklifinizi almaya istekliyim.
I assume you are willing to take the risk.
 - Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.
When we are told not to come, we become all the more eager to go.
 - Gelmememiz söylendiği zaman, gitmek için daha da istekli oluruz.
Tom is eager to meet Mary again.
 - Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
Tom wasn't at all keen to stay in the castle, which he'd heard was haunted.
 - Tom kalede kalmaya hiç istekli değildi, onun perili olduğunu duymuştu.
Are you very keen about going with them?
 - Onlarla gitmeye çok istekli misin?
The pupils listened eagerly during his speech.
 - Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
Perhaps you'd be willing to volunteer.
 - Belkide gönüllü olmaya istekli olurdun.
He hid his emotions and pretended to be enthusiastic.
 - O duygularını sakladı ve istekliymiş gibi davrandı.
You don't seem very enthusiastic.
 - Sen çok istekli görünmüyorsun.
They were agog to hear the latest news.
 - Onlar en son haberi duymak için istekliydi.
During the interrogation, Fadil appeared to be ready and willing to answer any question.
 - Sorgulama sırasında, Fadıl herhangi bir soruyu cevaplamaya hazır ve istekli görünüyordu.
I'm ready and willing, Tom.
 - Hazır ve istekliyim, Tom.
He is anxious to go with you.
 - O sizinle gitmeye isteklidir.
He works hard because he is anxious to succeed.
 - Başarmak için istekli olduğundan dolayı çok çalışıyor.
The drivers are at the starting line and raring to go!
 - Sürücüler başlangıç çizgisindeler ve gitmek için çok istekliler.