His opinion is free from prejudice.
 - Onun görüşü önyargısızdır.
The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
 - Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
I think Tom is biased.
 - Tom'un önyargılı olduğunu düşünüyorum.
Tom seems to be biased.
 - Tom önyargılı görünüyor.
Your prejudices are showing.
 - Önyargılarınız gösteriyor.
The prejudices against Québec exist due to its linguistic intransigence.
 - Dilsel uyuşmazlık nedeniyle Quebec'e karşı önyargılar vardır.