We drink too little water.
- Biz çok az su içiyoruz.
One enemy is too much, a hundred friends is too little.
- Bir düşman çok fazla, yüz arkadaş çok az.
I'm slightly worried about Tom.
- Tom hakkında çok az endişeliyim.
Tom sounded slightly jealous.
- Tom çok az kıskanç görünüyordu.
Tom barely spoke to Mary last summer.
- Tom geçen yaz Mary ile çok az konuştu.
Tom could barely speak French.
- Tom çok az Fransızca konuşabildi.
Malnutrition occurs when a person's diet contains too few or too many nutrients.
- Kötü beslenme bir kişinin diyetinde çok az ya da çok besin içerdiği zaman oluşur.
Too bad! Too few rich people donate to the orphanage.
- Çok kötü! Çok az sayıda zengin insan yetimhaneye bağış yapıyor.
Tom has lots of acquaintances but very few friends.
- Tom'un bir sürü tanıdığı olduğu hâlde çok az arkadaşı var.
There are very few Native Americans in Managua.
- Managua'da çok az Amerikan yerlisi vardır.
There's very little we can do now.
- Şu anda yapabileceğimiz çok az şey var.
She wrote the book with very little effort.
- Çok az bir gayretle kitabı yazdı.