çiçeklik

listen to the pronunciation of çiçeklik
Türkçe - İngilizce
flower garden; vase; flower head, receptacle
greenhouse
parterre
plant stand
flower bed

Don't go picking the flowers in the flower bed, or else you'll be caught. - Çiçeklikten çiçek toplamaya gitmeyin yoksa yakalanacaksınız.

There was a flower bed in the middle of the garden. - Bahçenin ortasında bir çiçeklik vardı.

vase or bowl (designed to hold cut flowers)
(Botanik) receptacle, torus
flower garden; flower bed
flower head
vase
receptacle
flower garden
window box
flowerbed

He bent over to see insects in the flowerbed. - Çiçeklikteki böcekleri görmek için eğildi.

Don't pick flowers from the flowerbed. - Çiçeklikten çiçekleri koparma.

{i} bed

Don't go picking the flowers in the flower bed, or else you'll be caught. - Çiçeklikten çiçek toplamaya gitmeyin yoksa yakalanacaksınız.

There was a flower bed in the middle of the garden. - Bahçenin ortasında bir çiçeklik vardı.

çiçek
flower

All the flowers in the garden are yellow. - Bahçedeki tüm çiçekler sarı.

Flowers soon fade when they have been cut. - Çiçekler koparıldığında kısa sürede soldu.

çiçek
{i} smallpox

He was suffering from smallpox. - O, çiçek hastalığından çekiyordu.

I am immune to smallpox. - Çiçek hastalığına bağışıklığım var.

çiçek
(Biyokimya) efflorescence
çiçek
blossome

Her talent blossomed early. - Onun yeteneği erken çiçek açtı.

The apple trees blossomed early this year. - Bu yıl elma ağaçları erken çiçek açtı.

çiçek
variola
çiçek
floral

This floral arrangement is beautiful. - Bu çiçek aranjmanı güzel.

I love this floral arrangement. - Bu çiçek aranjmanını seviyorum.

çiçek
blossom

The apple trees blossomed early this year. - Bu yıl elma ağaçları erken çiçek açtı.

This park is famous for its cherry blossoms. - Bu park kiraz çiçekleri ile ünlüdür.

çiçek
{i} bloom

Many flowers start blooming in springtime. - Birçok çiçekler baharda çiçeklenmeye başlar.

Tulips will bloom soon. - Laleler yakında çiçek açacaklar.

Çiçek
inflorescences
pencere önü çiçeklik
window box
Çiçek
(isim) Flower, blossom
çiçek
flower, blossom, bloom
çiçek
(Konuşma Dili) loose woman, sexually promiscuous woman
çiçek
flower; blossom, bloom; smallpox; floral
çiçek
(Konuşma Dili) charming scoundrel; charming woman who is up to no good
çiçek
chem. flowers, (a) sublimate: kükürt çiçeği flowers of sulfur
çiçek
flowering plant, flower; ornamental plant
çiçek
catkin
çiçek
posy
Türkçe - Türkçe
Misafir odalarında süs eşyası koymak için yapılan raf
Koparılmış çiçekleri koymaya yarar kap
Çiçeğin üzerinde çanak, taç ve öteki organlarının bulunduğu parça
Eski evlerde süs eşyası konulan raflı duvar oyuğu
Çiçek saksılarını koymaya veya çiçek yetiştirmeye ayrılmış yer
Duvarda kireç veya tahtadan yapılan ufak sundurma
(Osmanlı Dönemi) mezher
Çiçek
(Osmanlı Dönemi) İŞGÜFE
Çiçek
(Osmanlı Dönemi) BİŞKUFE
çiçek
Çiçek açan kır veya bahçe bitkisi
çiçek
Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü. Çiçek açan kır veya bahçe bitkisi: "Evin ufak çiçekler ve bitkilerle süslü bahçesine çıktım."- R. H. Karay
çiçek
Süblimleşme veya çiçeksime yoluyla elde edilen toz
çiçek
İrinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalık
çiçek
Davranışları hafif, toplum kurallarına uymayan kimse
çiçek
Bir bitkinin, üreme organlarını taşıyan çoğu güzel kokulu, renkli bölümü
çiçek
Davranışları hafif, toplum kurallarına uymayan kimse. İrinli kabarcıklar dökerek yüzde izler bırakan ateşli, ağır ve bulaşıcı bir hastalık
çiçek
şükufe