The Khmer Rouge often used parables to justify their contradictory actions.
- Kızıl Kmerler çelişkili eylemlerini meşrulaştırmak için genellikle meseller kullanır.
This seems contradictory.
- Bu çelişkili görünüyor.
Layla's conflicting testimony confused the court.
- Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
I have conflicting feelings about my childhood.
- Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.
Love is a great contradiction. You cannot live without it but at the same time you will be hurt by it.
- Aşk büyük bir çelişkidir. Onsuz yaşayamazsın ancak aynı zamanda onun tarafından zarar verileceksin.
My life's a contradiction.
- Hayatım bir çelişkidir.
Tom is feeling conflicted.
- Tom çelişkiye düşmüş hissediyor.
We have conflicting opinions on the matter.
- Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.