This seems contradictory.
- Bu çelişkili görünüyor.
The whole thing is contradictory.
- Her şey çelişkilidir.
Layla's conflicting testimony confused the court.
- Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language.
- Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.
My life's a contradiction.
- Hayatım bir çelişkidir.
Is there a contradiction there?
- Orada bir çelişki var mı?
I have conflicting feelings about my childhood.
- Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.
Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language.
- Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.