This seems contradictory.
- Bu çelişkili görünüyor.
The whole thing is contradictory.
- Her şey çelişkilidir.
Layla's conflicting testimony confused the court.
- Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
We have conflicting opinions on the matter.
- Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.
Our diplomacy and our military strategy were clearly in contradiction.
- Diplomatik ve askeri stratejimiz açıkça çelişki içindeydi.
I don't see it as a contradiction.
- Ben onu bir çelişki olarak görmüyorum.
We have conflicting opinions on the matter.
- Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.
Tom had conflicting feelings.
- Tom'un çelişkili duyguları vardı.