çelişkili

listen to the pronunciation of çelişkili
Турецкий язык - Английский Язык
contradictory

My fluency is sufficient for many situations, but not for expressing my — often contradictory — emotions. - Benim akıcılığım birçok durum için yeterlidir, fakat genellikle çelişkili durumlarımı ifade etmek için değil.

The whole thing is contradictory. - Her şey çelişkilidir.

conflicting

I have conflicting feelings about my childhood. - Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.

We have conflicting opinions on the matter. - Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.

contradictious
contradictory, inconsistent
contradictory, incompatible
conflictive
incompatible
inconsistent
at variance
contradictive
çelişki
(Hukuk) discrepancy
çelişki
contradiction

Love is a great contradiction. You cannot live without it but at the same time you will be hurt by it. - Aşk büyük bir çelişkidir. Onsuz yaşayamazsın ancak aynı zamanda onun tarafından zarar verileceksin.

I don't see it as a contradiction. - Ben onu bir çelişki olarak görmüyorum.

çelişkili biçimde
contradictiously
çelişkili biçimde
contradictorily
çelişkili iddia
contradictory
çelişkili ifade
contradiction in terms
çelişkili olarak
by contrast with
çelişkili olmak
be at variable with
çelişki
paradox
çelişki
{i} conflict

Tom had conflicting feelings. - Tom'un çelişkili duyguları vardı.

I have conflicting feelings about my childhood. - Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.

çelişki
{i} excursion
çelişki
{i} contrast
çelişki
{i} variable
çelişki
contradictoriness
çelişki
(a) contradiction
çelişki
antinomy
çelişki
contradiction, discrepancy
çelişki
cleavage
Турецкий язык - Турецкий язык
Çelişme durumunda olan, çelişmeli, mütenakız
Çelişki
(Hukuk) TENAKUZ
çelişki
Çelişme, tenakuz
çelişki
Çelişme, tenakuz: "Aşk bu, adı üstünde öyle bir iş ki / Yarı özlem, yarı sevinç, yarı çelişki."- F. Halıcı
çelişki
antimoni
çelişki
paradoks
çelişkili
Избранное