Kağıtları masadan kaldırdı.
- She removed the papers from the desk.
Bulaşıkları masadan kaldırdı.
- She removed the dishes from the table.
İşaret hemen kaldırıldı.
- The sign was immediately removed.
Ağaçlar parktan kaldırıldı.
- Trees have been removed from the park.
Fadıl'ın görevi onu dış dünyadan uzak tuttu.
- Fadil's job kept him removed from the outside world.
Yaralı, olay yerinden uzaklaştırıldı.
- The injured were removed from the scene.
Ordu, madencileri uzaklaştırmak için asker gönderdi.
- The army sent soldiers to remove the miners.
Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.
- Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
Kara mayınlarını yerine koymak ucuzdur ama kaldırmak pahalıdır.
- Landmines are cheap to put in place, but expensive to remove.
Tom dövmesini kaldırmak istedi.
- Tom wanted to get his tattoo removed.
Bu lekeyi çıkarmak zor olacak.
- It's going to be difficult to remove this stain.
Bu lekeyi çıkarmak imkansız olacak.
- It'll be impossible to remove this stain.
Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.
- Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
Bu lekeyi çıkarmak zor olacak.
- It's going to be difficult to remove this stain.
Eve girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekir.
- You must remove your shoes before entering a house.
Eski mobilyayı kaldırdık.
- We removed the old furniture.
Önce çapakları kaldırın.
- First, remove the burrs.
Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.
- Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
Tüm şüpheleri ortadan kaldırmaya çalıştım.
- I tried to remove all doubt.
O, makyajını sildi ve yüzünü yıkadı.
- She removed her makeup and washed her face.
Tom silahını kılıfından çıkardı ve onu masaya bıraktı.
- Tom removed his pistol from his shoulder holster and laid it on the table.
Dalağını almak zorunda kaldık.
- We had to remove your spleen.
Dövmemi çıkartmak zorunda kaldım.
- I had to get my tattoo removed.
Onu çıkartmak zorunda kaldım.
- I had to get it removed.
Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.
- Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
Çıkardığın giysileri dikkatlice yerine koy.
- Stow away carefully the clothes you removed.
Eve girmeden önce ayakkabılarınızı çıkarmanız gerekir.
- You must remove your shoes before entering a house.
Ordu, madencileri uzaklaştırmak için asker gönderdi.
- The army sent soldiers to remove the miners.
Steve is my second cousin once removed.
He removed the marbles from the bag.
Die had she rather in tormenting griefe, / Then any should of falsenesse her reproue, / Or loosenesse, that she lightly did remoue.
And loke that ye ryde streyte unto Sir Lucius and sey I bydde hym in haste to remeve oute of my londys.
Shortly after this, my father removed, and settled in the same county, about ten miles above Greenville.
... the lyrics removed of that sort of ...