Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.
- The door remaining locked up from inside, he could not enter the house.
Dolapta, vardır...Dolapta ne olduğunu söylemiyorum; o benim büyük sırrımdan arta kalandır.
- In the wardrobe, there is... I'm not saying what's in the wardrobe; that is remaining my great secret.
Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.
- The door remaining locked up from inside, he could not enter the house.
Kalan işi çabucak bitirelim ve dışarı biraz içmeye gidelim.
- Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
Lütfen kalan beş üniteyi hemen gönderir misiniz?
- Would you please send the remaining five units right away?
Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
- There were few students remaining in the classroom.
Onun gitme ya da kalma seçeneği vardı.
- She had a choice of going or remaining.
Eve gitmek ve ofiste işte kalmak arasında tereddüt etti.
- He wavered between going home and remaining at work in the office.
O zamandan beri yurt dışında kalmaktadır.
- She has remained abroad ever since.
Bunda anonim kalmak istiyorum.
- I want to remain anonymous in this.
Londra'da ne kadar kalacaksın?
- How many days will you remain in London?
Söz uçar, yazı kalır.
- Words fly, texts remain.
Orada kalenin kalıntılarını hâlâ görebilirsin.
- You can still see the remains of the fortress there.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Orada kalenin kalıntılarını hâlâ görebilirsin.
- You can still see the remains of the fortress there.
Kazı sırasında insan kalıntıları bulundu.
- Human remains were found during the excavation.
participle used as adjective The remaining paint shall be properly disposed of.
May I have the only remaining cake?.
The light remained red for two full minutes.
... this needs to be the year congress lifts the remaining restrictions on detainee ...
... The remaining 40% runs on Amazon. ...