He'll succeed in time.
- O zamanla başarılı olacak.
In times of abundance, remember the times of famine.
- Bolluk zamanlarında kıtlık zamanlarını hatırla.
Over time, things only got worse.
- Zamanla, şartlar yalnızca kötüleşti.
Languages change over time.
- Diller zamanla değişir.
The timing will be crucial.
- Zamanlama çok önemli olacak.
Your timing is perfect.
- Zamanlamanız mükemmel.
Murder, rape, and torture are atrocities associated with times of war.
- Cinayet, tecavüz ve işkence savaş zamanlarıyla ilişkili vahşetlerdir.
With time, everything will become clear.
- Zamanla her şey açığa kavuşacak.
l can schedule my sessions in advance.
- Oturumlarımı önceden zamanlayabilirim.
Our website is offline for scheduled maintenance. We expect to be back online by 2:30 GMT.
- Web sayfamız zamanlanmış bakımdan dolayı çevrimdışıdır. GMT 2.30'da yeniden çevrimiçi olmayı bekliyoruz.
We are behind schedule.
- Biz zamanlamanın gerisindeyiz.
Your timing is perfect.
- Zamanlamanız mükemmel.
The timing will be crucial.
- Zamanlama çok önemli olacak.
In due time, his innocence will be proven.
- Zamanla, onun suçsuzluğu ispat edilecektir.
In the course of time, he changed his mind.
- O, zamanla fikrini değiştirdi.