Daha derine kazmak zorundasın.
 - You have to dig deeper.
Bir kadınla tartışmak suyu boğmaya çalışmak, ateşi yakmak, toprağı kazmak ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir.
 - Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air.
Çocuklar kumda çukur kazmayı severler.
 - Children love to dig in the sand.
Ben bir çukur kazmanı istiyorum.
 - I want you to dig a hole.
Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.
 - The prisoner of war bore himself with great dignity.
O, kendi mezarını kazıyor.
 - He is digging his own grave.
Bir adam çıplak elleri ile kazı yaparken görüldü.
 - One man was seen digging with his bare hands.
Kazı yapmak zor iştir.
 - Digging is hard work.
Kazı yapmak zor iştir.
 - Digging is hard work.