Kilidi kırmakta zorlanmadım.
- I had no difficulty breaking the lock.
Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
- A hammer was used to break the window.
Çok yorgun olduğum için öğle yemeği molası sırasında biraz uyudum.
- I slept a little during lunch break because I was so tired.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.
- He took a walk before breakfast.
Savaş çıksa ne yaparsın?
- What would you do if war were to break out?
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Herkesin bir kırılma noktası var.
- Everybody has a breaking point.
Herkesin bir kırılma noktası var.
- Everyone has a breaking point.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
Lütfen bu vazoyu kırmamak için dikkatli ol.
- Please be careful not to break this vase.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
Not long after this event, Clausen became involved in another disciplinary situation and was broken to private—the only one to win the Medal of Honor in Vietnam.