Gümüşü kalaydan ayırabilir misin?
- Can you tell silver and tin apart?
Tom'un kalay folyo şapkasını kullanarak sandviçini sardı.
- She wrapped her sandwich using Tom's tinfoil hat.
Tom teneke çatıdaki yağmurun sesini duyuyordu.
- Tom heard the sound of rain on the tin roof.
Tom çorbayı büyük bir teneke kaseye döktü.
- Tom poured the soup into a large tin cup.
Sen onu son gördüğünde o daha minik bir bebekti.
- The last time you saw her, she was just a tiny baby.
Mary minik sulama kutusuyla annesinin bahçeyi sulamasına yardım etti.
- Mary helped her mother water the garden with her tiny watering can.
Sadece küçücük bir hata yaptık.
- We made just one tiny little mistake.
Evler ve arabalar gökyüzünden küçücük görünüyorlardı.
- The houses and cars looked tiny from the sky.
Bebek ufacık elini uzattı.
- The baby held out his tiny hand.
Dünya ve Güneş, Samanyolu Galaksi'sindeki milyarlarca yıldız arasında sadece ufacık noktadırlar.
- The Earth and Sun are just tiny dots among the billions of stars in the Milky Way Galaxy.
Onu son gördüğünde, o sadece minnacık bir bebekti.
- The last time you saw her, she was just a tiny baby.
Tom Mary'nin gözlemesinden küçük bir lokma aldı.
- Tom took a tiny bite of Mary's donut.
O, bana küçük bir oyuncak aldı.
- She got me a tiny toy.
Teneke kutu içinde altı tane balık var.
- There are six fish inside the tin can.
Sen onu son gördüğünde o daha minik bir bebekti.
- The last time you saw her, she was just a tiny baby.
Fiber-optik kablolar insan kılları kadar ince minik cam elyafından oluşur.
- Fiber-optic cables are made up of tiny glass fibers which are as thin as human hairs.