Onların hepsi Tom'a bakmak için döndü.
 - They all turned to face Tom.
Evim işlek bir caddeye bakmaktadır.
 - My house faces a busy street.
Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.
 - His face is distorted by pain.
İngiltere tehlikeli şekilde düşük gıda malzemeleri ile karşı karşıya idi.
 - Britain faced dangerously low supplies of food.
Şapkamı giymeyi unuttum ve yüzüm kötü biçimde güneşten yandı.
 - I forgot to wear my hat and my face got badly sunburned.
Tom'un yüzü kötü bir biçimde çürük.
 - Tom's face is badly bruised.