Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
 - Frankly speaking, he is untrustworthy.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
 - It's not easy to speak English.
Doğruyu söylemek suç değildir.
 - Speaking the truth is not a crime.
Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.
 - I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
Açıkça konuşmak gerekirse, o güvenilmez biri.
 - Frankly speaking, he is untrustworthy.
O benimle konuşmuyor.
 - She doesn't speak to me.
Daha çok yerli bir konuşmacı gibi ses çıkarmak için ne yapabilirim?
 - What can I do to sound more like a native speaker?
Bir yerli konuşan gibi ses çıkarmak istiyorsan bu çok iş gerektirir.
 - If you want to sound like a native speaker, it'll take a lot of work.
Rusçayı akıcı bir şekilde konuşabilmek isterim.
 - I want to be able to speak Russian fluently.
O, hem İngilizceyi hem de Fransızcayı çok iyi konuşabilmektedir.
 - He can speak both English and French very well.
Ben sadece nasıl Fransızca konuşacağımı bilmek istiyorum.
 - I just wish I knew how to speak French.
Tom Fransızca bilmektedir ve ayrıca İngilizce bilmektedir.
 - Tom speaks French and also speaks English.