Çocuk çabucak öğreniyor.
- The child is learning quickly.
Zaman çabucak geçiyor.
- Time passes by quickly.
O, hızla yaşlanıyordu.
- She was aging quickly.
Onlar hızla evlerini terk ettiler.
- They left their house quickly.
Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
- I'll finish it as quickly as I can.
Ona mümkün olduğunca çabuk ihtiyacım var.
- I need it as quickly as possible.
Her neyse, Ozawa aceleyle yağmurluğunu çıkardı ve hızlı bir şekilde çıplak kızın omuzlarına koydu.
- At any rate, Ozawa hurriedly took off his raincoat and quickly put it on the naked girl's shoulders.
Biz hepimiz öleceğiz, bazılarımız çabucak, diğerleri acele etmeyecek.
- We will all die, some quickly, others will take their time.
Tom elinden geldiği kadar hızlı şekilde merdivene tırmandı.
- Tom climbed up the ladder as quickly as he could.
Ses çok hızlı şekilde hareket eder.
- Sound travels very quickly.