somutlaştırmak

listen to the pronunciation of somutlaştırmak
Türkçe - İngilizce
{f} embody
concrete
concretize
incarnate
to concretize, to embody
objectify
reify
to concretize, make (something) concrete, give a concrete example of (something)
somut
{s} tangible

There's no tangible connection. - Somut bir bağlantı yok.

somut
{s} concrete

There's no concrete evidence against Tom. - Tom'a karşı somut delil yok.

The concrete layer of the nuclear reactor's shielding will be destroyed using controlled explosions. - Nükleer reaktörün koruyucu somut tabakası kontrollü patlamalar kullanılarak imha edilecek.

Somutlaştırma
reification
somut
concrete (as opposed to abstract)
somut
{s} physical

We never were physical. - Biz asla somut değildik.

somut
(Ticaret) tangibles
somut
palpable

I have a palpable proof. - Somut bir kanıtım var.

somutlaştırma
Reification, concretization, making (something) concrete
somut
concrete müşahhas, konkre
somut
perceptible
somutlaştırma
concretization, making (something) concrete
somutlaştırma
(Sosyoloji, Toplumbilim) concretization
Türkçe - Türkçe
Somut duruma getirmek
Somut
(Hukuk) MÜŞAHHAS
somut
Somut olan şey
somut
Gerçekliği algılanabilen, müşahhas, konkre, soyut karşıtı
somut
Gerçekliği algılanabilen
somutlaştırma
Somutlaştırmak işi
somutlaştırma
Somutlaştırmak işi: "Tanpınar bu platonik aşkları somutlaştırmaya kalksa idi, bu Tanpınar olur mu idi?"- H. Taner
somutlaştırmak