Şu anda çok şiddetli bir deprem her an olabilir.
- We may have a very severe earthquake any moment now.
Tom'un şiddetli bir baş ağrısı var.
- Tom has a severe headache.
Patronumun yüzündeki ifade sertti.
- The look on my boss's face was severe.
Jack çocuklarına çok serttir.
- Jack is very severe with his children.
Ağır vakalarda çatlaklar oluşabilir ya da kırılabilir.
- In severe cases, cracks can form or it can snap apart.
Hava trafik kontrolörleri ağır zihinsel yük altındadırlar.
- Air traffic controllers are under severe mental strain.
Tom şiddetli acı içindeydi.
- Tom was in severe pain.
O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
- He used to suffer from severe nasal congestion.
Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
- The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
Deneyin sonuçları karışıktı. Bazı katılımcılar olumlu tepki verdiler ama diğerleri ağır eleştiri sundular.
- The results of the experiment were mixed. Some participants reacted positively, but others offered severe criticism.
Her halükarda, ağır biçimde cezalandırılmak zorunda kalacak.
- In any case, she'll have to be severely punished.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Benim burada ciddi bir ağrım var.
- I have a severe pain here.
Araştırmacılar ciddi bir gıda eksikliğinden muzdarip olmaya başladı.
- The explorers began to suffer from a severe lack of food.
Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.
- I just got over a severe illness.
... And people with acromegaly often have severe vision problems. ...
... plagued by war, not just for several years, but for decades. And that has left severe ...