Bob o konuyu derin derin düşündü.
 - Bob thought deeply about that matter.
Tom, Mary'nin gözlerine derin derin baktı.
 - Tom looked deeply into Mary's eyes.
Hazine, denizin derinliklerine gömüldü.
 - The treasure was buried in the deepest of the sea.
Derin deniz fobisine sahip misin?
 - Do you have deep sea phobia?
Onun romanları benim için çok anlaşılmazdır.
 - His novels are too deep for me.
Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız.
 - We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.
Tom'un pes bir sesi var.
 - Tom has a deep voice.
Tom onun gözlerinin içine yürekten baktı.
 - Tom stared deep into her eyes.
Tom Mary'yi yürekten seviyor.
 - Tom has a deep affection for Mary.
She has a very deep contralto.
deep in debt, deep in the mud.