Tom has already been told to leave Mary alone.
- Tom'a Mary'yi yalnız bırakacağı zaten söylenmişti.
Tom has already been told he has to do that.
- Tom'a daha önce bunu yapmak zorunda olduğu söylenmişti.
You didn't do a very good job, I said.
- Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
I remember what he said.
- Onun ne söylediğini hatırlıyorum.
My father told me not to read a book in my bed.
- Babam yatakta kitap okumamamı söyledi.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
Say it in another way.
- Onu başka bir şekilde söyle.
Please say it in English.
- Lütfen onu İngilizce olarak söyle.
Tom said I looked confident.
- Tom kendimden emin göründüğümü söyledi.
He hasn't said anything publicly, but in confidence he told me he's getting married.
- O bana alenen bir şey söylemedi ama sır olarak o bana evleneceğini söyledi.
Could you please tell me why you love her?
- Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?
Please tell me your address.
- Lütfen adresini bana söyle.
He received a telegram saying that his mother had died.
- O, annesinin öldüğünü söyleyen bir telgraf aldı.
He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning.
- O bana yarın sabah onda varacağını söyleyen bir mektup gönderdi.
If you don't have anything nice to say, keep your mouth shut.
- Söyleyecek güzel bir şeyin yoksa ağzını kapalı tut.
He opened his mouth as if to speak, but didn't say anything.
- Konuşacakmış gibi ağzını açtı ama hiçbir şey söylemedi.