Her voice was soft and beautiful.
- Onun sesi yumuşak ve güzeldi.
She spoke with a soft voice.
- O, yumuşak bir sesle konuştu.
The climate of England is milder than that of Scotland.
- İngiltere'nin iklimi İskoçya'nınkinden daha yumuşaktır.
This year, the winter is mild, isn't it? It's very nice.
- Bu yıl kış yumuşak, değil mi? Bu çok hoş.
Tom used to be easygoing.
- Tom yumuşak başlıydı.
Tom is a smooth talker.
- Tom yumuşak bir konuşmacıdır.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
Aluminum is a malleable metal.
- Alüminyum bir yumuşak metaldir.
The long cruel winter at last came to an end, giving place to a gentle warm spring.
- Uzun kara kış sonunda bitti ve yerini yumuşak ılıman bahara bıraktı.
His voice was soft and gentle.
- Onun sesi yumuşak ve kibardı.
The meat is really tender.
- Et gerçekten yumuşak.
Tears rolled down her tender cheeks.
- Gözyaşları, onun yumuşak yanaklarından aşağıya süzüldü.
Our teacher is at once stern and kindly.
- Bizim öğretmenimiz hem sert hem de yumuşak huyludur.
If you pick up the velvet, you can feel how soft it is.
- Kadife'yi alırsanız, ne kadar yumuşak olduğunu hissedebilirsiniz.
The snow was soft and fluffy.
- Kar yumuşak ve kabarıktı.
Children like gummy bears.
- Çocuklar yumuşak ve yapışkan ayıları severler.
The weather was balmy.
- Hava ılık ve yumuşaktı.
Would you mind speaking a little softer please?
- Biraz daha yumuşak konuşur musunuz?
He never spoke of the softer passions, save with a gibe and a sneer.
- Bir incitici söz ve bir küçümseme hariç, asla daha yumuşak tutkularla konuşmadı.
She laid the child down gently.
- O, çocuğu yumuşak bir biçimde yere yatırdı.
Tom is getting soft in his old age.
- Tom yaşlılığında yumuşak başlı oluyor.