I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
- Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
I'm going to ask him for an autograph. Do you have anything to write with?
- Onun bir imzasını isteyeceğim. Yazmak için bir şeyin var mı?
Her job was to type all the letters.
- Onun görevi bütün mektupları yazmaktı.
You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
- Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
Getting down will take three hours.
- Yazmak üç saat sürecek.
How long did it take you to write the letter?
- Mektubu yazmak ne kadar zamanını aldı?
Every writer, in order to write clearly, must put himself in his reader's shoes.
- Her yazar açıkça yazmak için kendini okuyucunun yerine koymalı.
Tom quit writing and put down his pen.
- Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
My hobby is writing stories.
- Benim hobim hikayeler yazmaktır.
The true secret of writing a good letter is to write as if you were talking.
- İyi bir mektup yazmanın gerçek sırrı sanki konuşuyormuşsun gibi yazmaktır.
Writing is easy. All you have to do is cross out the wrong words.
- Yazmak kolaydır. Yapmak zorunda olduğun tek şey yanlış kelimeleri silmektir.
I would like to write hundreds of words more to Tatoeba but I have to go back to my work.
- Tatoeba'ya daha yüzlerce kelime yazmak istiyorum, fakat işime dönmem lazım.
Please use a pencil to write down your name.
- Lütfen adını yazmak için bir kurşun kalem kullan.
I must write down his address before I forget it.
- Ben onu unutmadan önce onun adresini yazmak zorundayım.
Tom has his notebook out and is ready to write.
- Tom'un dışarıda bir not defterine sahip ve yazmak için hazır.
I wanted to write myself a little note.
- Kendim küçük bir not yazmak istedim.
Tom quit writing and put down his pen.
- Tom yazmaktan vazgeçti ve kalemini bıraktı.
You don't have to write out a clean copy of your composition.
- Sen kompozisyonunun temiz bir kopyasını yazmak zorunda değilsin.
Please use a pencil to write down your name.
- Lütfen adını yazmak için bir kurşun kalem kullan.
Don't use a pencil to write the exam.
- Sınav sırasında yazmak için bir kalem kullanmayın.
I'll travel across Europe by bicycle this summer.
- Bu yaz Avrupa'ya bisiklet ile seyahat edeceğim.
How much money was saved in preparation for the summer vacation?
- Yaz tatiline hazırlık için ne kadar para biriktirildi?
Did you have to rewrite the paper?
- Kağıdı yeniden yazmak zorunda mıydın?
I don't want to misspell anything.
- Bir şeyi yanlış yazmak istemiyorum.
The clerk nodded, so the woman wrote a check and handed it over.
- Katip başını salladı bu yüzden kadın bir çek yazdı ve onu teslim etti.
In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband.
- 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.
Tom had to rewrite his essay.
- Tom makalesini tekrar yazmak zorundaydı.
Jim wrote the letter for Betty.
- Jim, mektubu Betty'ye yazdı.
I wrote this letter in French.
- Bu mektubu Fransızca yazdım.
Writing with chalk is trivial.
- Tebeşirle yazmak saçmadır.
It is not easy to write in chalk.
- Tebeşirle yazmak kolay değil.
I can't read handwritten script, so could you please write it in printed script?
- Ben el yazılı senaryoyu okuyamam, bu nedenle bunu kitap harfleriyle yazar mısınız?
He writes scripts for TV shows.
- O, TV gösterileri için senaryolar yazar.
Can you manage to complete the manuscript by Friday?
- Cumaya kadar el yazmasını tamamlayabilir misiniz?
Tom proofread my manuscript.
- Tom el yazmamın hatalarını düzeltti.
Journalism is printing what someone else does not want printed. Everything else is public relations.
- Gazetecilik, birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmaktır. Gerisi halkla ilişkilerdir.
You don't have to write out a clean copy of your composition.
- Sen kompozisyonunun temiz bir kopyasını yazmak zorunda değilsin.
I love writing compositions.
- Kompozisyon yazmayı severim.
I've finished typing the report.
- Raporu yazmayı bitirdim.
My older sister is good at typing.
- Ablam yazmada iyidir.
He penned it down so as to not forget it.
- Onu unutmamak için yazdı.
I can write programs in Visual Basic.
- Visual Basic ile programlar yazabiliyorum.
You must not write a letter with a pencil.
- Bir mektubu kurşun kalem ile yazmamalısın.
Tom jotted down a message to Mary.
- Tom Mary'ye bir mesaj yazdı.
Ann has just finished writing her report.
- Ann raporunu yazmayı az önce bitirdi.
I prefer reading to writing.
- Okumayı yazmaya tercih ederim.
Tom feels a little better after taking the medicine that the doctor prescribed.
- Tom doktorun yazdığı ilacı aldıktan sonra biraz daha iyi hissetti.
Let's see what fate has prescribed.
- Kaderde ne yazıyormuş görelim.
Esperanto is written phonetically with an alphabet of 28 letters.
- Esperanto, 28 harfli alfabe ile fonetik olarak yazılır.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
Please write down your name.
- Lütfen adınızı yazın.
Write down your name here.
- Adınızı buraya yazın.
Please write with a pen.
- Lütfen bir dolmakalem ile yaz.
Tom took out a pencil and started to write.
- Tom bir kalem çıkardı ve yazmaya başladı.
Dan printed thousands of pages of articles from the Internet.
- Dan internetten binlerce sayfa makale yazdırdı.
I can't read handwritten script, so could you please write it in printed script?
- Ben el yazılı senaryoyu okuyamam, bu nedenle bunu kitap harfleriyle yazar mısınız?
Ann likes to write poems.
- Ann, şiir yazmayı sever.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
I have to write a letter.
- Ben bir mektup yazmak zorundayım.
My mother hates to write letters.
- Annem mektup yazmaktan nefret eder.