yara%c5%9fmak

listen to the pronunciation of yara%c5%9fmak
Английский Язык - Турецкий язык

Определение yara%c5%9fmak в Английский Язык Турецкий язык словарь

wound yara
yaralamak
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение yara%c5%9fmak в Турецкий язык Турецкий язык словарь

YARA
(Osmanlı Dönemi) f. Güç, kuvvet, kudret, takat
yara
Vücutta oluşan derin kesik ya da zedelenme
yara
Dert, üzüntü, acı
yara
Keskin bir şeyle, bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik veya zedelenme: "Mendilimi bir çatkı şekline sokarak başıma, yaramın üzerine sardım."- R. H. Karay
yara
Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik, yarık
yara
Keskin bir şeyle, bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik veya zedelenme
yara bere
Herhangi bir şeyde görülen çizik, ezik
yara bere
Vurma ve incitme sonucu vücudun herhangi bir yerinde oluşan çürük
yara izi
Yaranın kapanmasında, iyileşmesinden sonra geride kalan belirti
yara otu
Halk arasında yaralara iyi geldiğine inanılan bitki
açık yara
Kapanmamış, sürekli işleyen yara
Турецкий язык - Английский Язык

Определение yara%c5%9fmak в Турецкий язык Английский Язык словарь

yara
wound

Tom had been released from the hospital, but he was still recovering from the gunshot wound. - Tom hastaneden serbest bırakıldı, ama ateşli silah yarası hâlâ iyileşiyordu.

Thousands were killed or wounded. - Binlerce insan öldürüldü veya yaralandı

yara izi
scar

Tom showed Mary the scar on his leg. - Tom Mary'ye bacağındaki yara izini gösterdi.

Tom rolled up his sleeve, exposing a hideous scar. - İğrenç bir yara izini açığa çıkarmak için kolunu sıvadı.

yara kabuğu
scab
sürterek yara yapmak
gall
yara
(Hukuk) injury

The long trip aggravated her injury. - Uzun yolculuk onun yarasını ağırlaştırmış.

The F1 champion Michael Schumacher sustained a serious head injury. - F1 şampiyonu Michael Schumacher ciddi bir kafa yarasına maruz kaldı.

yara bandı
Band-aid

He put a Band-Aid on his hand. - O, eline bir yara bandı yapıştırdı.

Tom put a Band-Aid over his small tattoo of a spider so he would be allowed into a Japanese hot spring. - Tom bir Japon kaplıcasına girebilmek için küçük örümcek dövmesinin üzerine bir yara bandı yapıştırdı.

yara
scald
yara
(Tıp) scar

The wound left a scar on my arm. - Yara kolumda bir iz bıraktı.

There may be some scars. - Bazı yara izleri olabilir.

yara
(Biyokimya) damage
yara
(Askeri) traumatism
yara
(Tıp) contusion
yara bandı
cycle
yara fitili
(Tıp) tent
yara izi
cicatrix
yara otu
(Botanik, Bitkibilim) st. john's wort
yara sarmak
dress a wound
yara sarmak
bandage a wound
yara temizlemek
clean a wound
yara sarmak
relieve
yara temizliği ve bakımı
wound cleaning and care
yara
sore

The nurses turned the patient regularly in order to prevent pressure sores. - Hemşireler yatak yaralarını önlemek için düzenli olarak hastayı çevirdi.

Tom is still a little sore. - Tom hâlâ biraz yaralı.

yara
gash, rent, tear
yara
trauma
yara
(küçük) Scotch
yara
cut
yara
wound, sore, cut, injury, lesion, gash
yara
canker

My canker hurts, so I can't really eat. - Ağız yaram ağrıyor, bu yüzden gerçekten yemek yiyemiyorum.

yara
wound; open sore, ulcer; laceration; injury
yara
hurt

Was anybody else hurt? - Başka kimse yaralandı mı?

Jimmy was hurt in a traffic accident. - Jimmy bir trafik kazasında yaralandı.

yara
raw
yara
ulcer

I have a ulcer in my mouth. - Ağzımda bir yaram var.

yara
lesion
yara
bruise

She touched the bruise on his arm. - Onun kolundaki yaraya dokundu.

I fell down and bruised my knee. - Düştüm ve dizimi yaraladım.

yara akıntısı
(Tıp) gall duct
yara almadan kurtulmak
escape unharmed
yara almadan kurtulmak
escape uninjured
yara almadan kurtulmak
escape unhurt
yara açmak
slash
yara açmak
to make a wound (in)
yara açmak
make a wound
yara ağzını açık tutan alet
retractor
yara bandı
strapping
yara bandı
adhesive bandage
yara bandı
plaster
yara bandı
adhesive plaster
yara bandı yapıştırmak
plaster
yara bandı yapıştırmak
apply a plaster
yara bağı
bandage
yara bere
cuts and bruises; wounds and bruises
yara bere içinde
(deyim) black and blue
yara etrafındaki şişlik
proud flesh
yara fitili med. tent, seton
(roll of lint or linen used to keep a wound open)
yara gibi kabuk kabuk olan
scabby
yara ilacı
vulnerary
yara iyileşmek
(wound) to heal
yara izi
seam
yara izli
scarred
yara işlemek
for a wound to fester and discharge
yara kabuğu
eschar
yara kabuğu scab, crust
(over a wound)
yara kapanmak
for a wound to heal
yara kapanmak
(wound) to close
yara lapası
poultice
yara mili
tent
yara olmak
gall
yara savunma paleti
(Askeri) collision mat
yara savunma subayı
damage control officer
yara üzerinde oluşan zar
cicatrice
yara şeridi
(Askeri) wound chevron
cılk (yara)
running
derin yara açmak
gash
atın diz içindeki yara
grape
açık yara
raw
açık yara
an open sore
ağır yara
(Hukuk) serious injury
haşlanarak yanan yara
scald
iltihaplı yara
a running sore
iyileşmiş (yara)
epithelised
kanayan yara
an open sore
kurumuş (yara)
epithelised
uzun yara
slash
vücutta kasten açılan yara
self inflicted wounds