yaşayanlar

listen to the pronunciation of yaşayanlar
Турецкий язык - Английский Язык
the living
people that are currently alive
yaşayan
{s} vital
yaşa
{f} live

Nobody lives in this house. - Bu evde hiç kimse yaşamıyor.

Please tell me where you will live. - Lütfen bana nerede yaşayacağını söyle.

yaşayan
{s} live

No living thing could live without air. - Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.

I have an uncle who lives in Kyoto. - Kyoto'da yaşayan bir amcam var.

yaşayan
lived

He despised those who lived on welfare. - Refah içinde yaşayan insanları küçümsedi.

Tom told me he didn't know anyone who lived on Park Street. - Tom bana Park caddesinde yaşayan hiç kimseyi tanımadığını söyledi.

yaşa
{f} living

I think that our living together has influenced your habits. - Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.

I like living with you. - Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.

yaşayan
living

I have a friend living in London. - Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.

The number of the living was smaller than that of the dead. - Yaşayanların sayısı ölülerinkinden daha azdı.

yaşayan
going
yaşayan
animate
düşüncesiz, kaygısız, rahat yaşayanlar
careless, carefree, comfortable residents
yaşayan
living on
yaşayan
inhabiting
yaşayan
living in

I have a friend living in London. - Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.

Tímea is a Hungarian living in Poland. - Tímea, Polonya'da yaşayan bir Macardır.

yaşa
huzza
yaşa
Hurray!, Hooray!
yaşa
cheers
yaşa
long live

Long live the Tatoeba Project! - Çok yaşa Tatoeba Projesi!

Long live the brotherhood of all peoples. - Yaşasın tüm halkların kardeşliği.

yaşa
viva
yaşa
whoopee
yaşa
hurray

Hurray! I have found it! - Yaşasın! Ben onu buldum!

yaşa
hooray
yaşa
hurrah
yaşa
know

We love our mother almost without knowing it, without feeling it, as it is as natural as to live. - Biz neredeyse bilmeden, hissetmeden annemiz severiz, çünkü o yaşamak kadar doğaldır.

Did you know that some foxes lived on this mountain? - Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?

yaşa
inhabit

The region has never been inhabited by people. - Bölgede insanlar hiç yaşamadı.

Indians inhabited this district. - Yerliler bu bölgede yaşadılar.

yaşa
subsist
yaşayan
in the flesh
yaşayan
alive

Elephants are the largest land animals alive today. - Filler bugün yaşayan en büyük kara hayvanlarıdır.

The German newspaper Die Welt has called Canada's Prime Minister, Justin Trudeau, the sexiest politician alive. - Alman Die Welt gazetesi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau'yu yaşayan en seksi politikacı olarak nitelendirdi.

yaşayan
quick
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение yaşayanlar в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Yaşa
yaşasın
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir
yaşa
Hoşnutluk, sevinç gibi duyguları anlatmak için söylenir: "Ey vatan, ey mübarek vatan, bin yaşa."- T. Fikret