I take a walk every morning.
- Her sabah yürüyüşe çıkarım.
How about taking a walk?
- Yürüyüş yapmaya ne dersin?
I don't mind walking.
- Yürüyüşe itirazım yok.
Walking is an excellent exercise.
- Yürüyüş mükemmel bir egzersizdir.
The rough terrain checked the progress of the hikers.
- Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.
We should cancel the hike.
- Yürüyüşü iptal etmeliyiz.
He began to mimic the speech and gait of persons in the street.
- O, sokaktaki kişilerin konuşma ve yürüyüşünü taklit etmeye başladı.
He walks with an awkward gait because of an injury.
- O, yaradan dolayı garip bir yürüyüşle yürümektedir.
A brass band is marching along the street.
- Bir bando cadde boyunca uygun adımlarla yürüyüş yapıyor.
Russian cosmonaut Alexei Leonov performed the first spacewalk on March 18, 1965.
- Rus astronot Aleksey Leonov 18 Mart 1965'ye ilk uzay yürüyüşünü gerçekleştirdi.
I had a slight accident while trekking in Nepal.
- Nepal'de yürüyüş yaparken hafif bir kaza geçirdim.
Tom is coming up the front walk.
- Tom ön yürüyüş yoluna yaklaşıyor.
She likes to walk alone.
- O tek başına yürümeyi sever.
She was so tired that she couldn't walk.
- Ayrıca o çok yoruldu, yürüyemiyor.
He is used to walking long distances.
- O uzun mesafe yürümeye alışkın.
Walking from the station to the house takes only five minutes.
- İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.
In order to swim, you have to learn to tread water first.
- Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.
Do not walk outside this area.
- Bu alanın dışında yürümeyin.
Layla finished her long hike.
- Leyla uzun yürüyüşünü bitirdi.