Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
- You'll have to get off at the bank and take the A52.
Saatimi kaybettim, bu yüzden bir tane almak zorundayım.
- I lost my watch, so I have to buy one.
Gitmene izin vermek zorundayım.
- I have to let you go.
İçeri girmeme izin vermek zorundasın.
- You have to let me in.
Hayatımın geriye kalan kısmını birlikte geçirmek istediğim herhangi biriyle henüz tanışmadım.
- I haven't yet met anyone I'd want to spend the rest of my life with.
Sadece birlikte biraz zaman geçirmek istedim.
- I just wanted to have some time together.
Bir fincan kahve daha içmek istiyorum.
- I'd like to have another cup of coffee.
Bir yerde içki içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?
- Would you like to go out to have a drink somewhere?
Balinaların kendi diline sahip olduklarına inanılmaktadır.
- It is believed that whales have their own language.
Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz.
- With Windows, you have to have extensions or it won't read your files.
Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin?
- Would you like to have dinner with me tonight?
Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
- If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
Ben hile yapma niyetim yok. Konu ne?
- I have no intention of cheating. What's the point?
Ben ne zaman hile yaptım?
- When have I ever cheated?
Önerilerinizi kabul etmekten başka seçeneğim yok.
- I have no choice but to accept your proposals.
Tom'un kabul etmekten başka hiç bir seçeneği olmayacak.
- Tom will have no choice but to agree.
Çevreyi korumak için herkes katkıda bulunmak zorunda kalacak.
- Everybody will have to pitch in to save the environment.
Bayanlar ve Baylar, şu anda Tokyo Uluslararası Havaalanı'na inmiş bulunmaktayız.
- Ladies and Gentlemen, we have now landed at Tokyo International Airport.