Biz daha geniş bir dinleyici kitlesine ulaşmak istiyoruz.
- We want to reach a wider audience.
O daha geniş bir izleyiciye ulaşmak istiyor.
- He wants to reach a wider audience.
Bir polarize fişin biri diğerinden daha geniş olan iki ağzı vardır.
- A polarized plug has two blades with one wider than the other.
O daha geniş bir izleyiciye ulaşmak istiyor.
- He wants to reach a wider audience.
Orijinal qipao geniş ve boldu.
- The original qipao was wide and loose.
Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
- A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
Oturma odamda geniş pencereler var.
- My living room has wide windows.
Bu böcekler geniş bir alana yayıldılar.
- These insects are widely distributed.
Bu dergi yaygın olarak dolaşır.
- This magazine circulates widely.
Onun adı yaygın olarak biliniyordu.
- His name was becoming widely known.
İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
- There is a wide gap in the opinions between the two students.
Mississippi Nehri derin ve geniştir.
- The Mississippi River is deep and wide.
New York'un caddeleri çok geniştir.
- The streets of New York are very wide.
Kapı sonuna kadar açıktı.
- The door was wide open.
Arka kapı sonuna kadar açık.
- The back door's wide open.
Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
- Fadil found the door wide open.
Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.
- Keep your eyes wide open!
Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.
- Fadil found the door wide open.
Tom gözlerini ardına kadar açtı.
- Tom opened his eyes wide.
Benim hobilerim sadece geniş kapsamlı değil fakat aynı zamanda faydalı da.
- My hobbies are not only wide-ranging but also useful.
Deprem geniş çaplı hasara yol açtı.
- The earthquake caused widespread damage.
Henüz tamamen uyanık değilim.
- I'm not wide awake yet.
Pencere tamamen açıktı.
- The window was wide open.
Sizin tahmin hedeften uzak.
- You're wide of the mark.
The inquiry had a wide remit.
He was wide awake.
The arrow fell wide of the mark.
He travelled far and wide.
... countries than it is in the rich countries because those bars keep getting wider as the ...