verilmek

listen to the pronunciation of verilmek
Турецкий язык - Английский Язык
bestow
be given
given

Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures. - İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.

to be given
to be given (to)
give

Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures. - İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.

verilmek istenen mesaj
purpose
aynı şekilde karşılık verilmek
retaliate
ver
give

Give me something to do. - Bana yapacak bir şey ver.

Give it to me, please. - Onu bana ver, lütfen.

izin verilmek
be supposed to
ver
(Bilgisayar) export

The export of arms was not allowed. - Silah ihracatına izin verilmedi.

Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback. - İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..

ver
(Bilgisayar) issue

I can't answer this question. I don't know anything about those issues. - Ben bu soruya cevap veremem. Bu konular hakkında hiçbir şey bilmiyorum.

Thus, the ethical issue remains: Should cigarette makers be allowed to target global markets? - Bu yüzden, etik sorun devam ediyor: sigara üreticilerine hedef küresel pazarlara izin verilmeli mi?

ver
(Bilgisayar) export as
ver
{f} given

Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature. - Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.

Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children. - Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.

ver
{f} rendering
ver
render

I cannot render a judgment on that. - Bu konuda bir karar veremiyorum.

ver
{f} giving

The object flew away to the south, giving out flashes of light. - Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu.

Recently, they have not been giving her her paycheck on time. - Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.

ver
gave

My uncle gave me a present. - Amcam bana bir hediye verdi.

She gave him a clock. - O, ona bir saat verdi.

ver
{f} grant

He'll be granted American citizenship. - Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.

The college granted him a scholarship. - Üniversite ona bir burs verdi.

ver
brought forth
ver
mete out
ver
favour with
ver
bestow

That's a real strongman, bestow upon him a goblet of wine! - Gerçek güçlü bir adam, ona bir kadeh şarap ver!

The manager bestowed a trophy on him. - Müdür ona bir kupa verdi.

ver
bring forth
karar verilmek
be decided
ver
granted

I took it for granted that she would agree with me. - Bana katılmayacağına hiç ihtimal vermemiştim.

The college granted him a scholarship. - Üniversite ona bir burs verdi.

verilme
granting
adı verilmek
to be named, to be called
baskıya verilmek
go to press
beğenmezse geri verilmek şartıyla
on appro
kiraya verilmek
let
kiraya verilmek
rent
pasaportu eline verilmek
get one's cards
son verilmek
close down
su verilmek
water
suçlu olduğuna karar verilmek
be returned guilty
topraka verilmek
to be buried
toprağa verilmek
sink into the grave
ver
seise
ver
favourwith
ver
reach

Tom thought about reaching for his gun, but decided not to. - Tom silahına davranmayı düşündü fakat yapmamaya karar verdi.

She did not decide to be a singer until she reached the age of twenty. - O yirmi yaşına ulaşıncaya kadar bir şarkıcı olmaya karar vermedi.

ver
cede
çırak olarak verilmek
be apprenticed to
Английский Язык - Английский Язык

Определение verilmek в Английский Язык Английский Язык словарь

ver
Displays the MS-DOS version
ver
Vertical
ver
Voluntary export restraint agreement
ver
(Internal) VER Displays the DOS version number
ver
to see

I am very happy to see you. - I am very glad to see you.

I am very happy to see you. - I'm very glad to see you.

ver
Reports the version of the operating system Example VER
ver
edition, variation
ver
nIII: ability
ver
Acronym for "Voluntary Export Restraint "
ver
Veterans Employment Representative
ver
- version
ver
Params: string TICKET, int BUILD_SUPPORT, string CLIENT_VERSION
Турецкий язык - Турецкий язык
Verme işine konu olmak: "Geç vakit suarenin verileceği büyük konağa gittik."- F. R. Atay
Vermek işine konu olmak
çıkmak
VER
(Osmanlı Dönemi) f. "Sahib, mâlik; anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dâniş-ver $ : Âlim. Suhan-ver $ : Edip, şâir
VER
(Osmanlı Dönemi) (-) f. "Sahib, mâlik; anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dâniş-ver Âlim. Suhan-ver Edip, şâir
verilme
Verilmek işi
Английский Язык - Турецкий язык

Определение verilmek в Английский Язык Турецкий язык словарь

ver
(Bilgisayar) sürüm

Bu sözlük en son sürüm değil. - This dictionary isn't the most recent version.

Ben az önce bu MP3 çaların en son sürümünü satın aldım. - I just bought the latest version of this MP3 player.