Çoğu kişi geçimleri için çalışmak zorunda.
 - Most people have to work for their livelihood.
Ben hiçbir canlıyı küçümsemiyorum. Tabii ki ben Allah değilim. Ben de kulum; hatalarım olmuştur, yalanlamıyorum.
 - I don't look down upon any living being. Needless to say, I'm no God. I'm a human being myself; I may have made mistakes, I do admit.
O, büyük babanın canlı görüntüsüdür.
 - It's the living image of your grandfather.
Ölüm hiçbir şeydir. Onun yerine yaşayarak başla - sadece daha zor değil fakat aynı zamanda daha uzundur.
 - Dying's nothing. Start instead by living - not only is it harder, but it's longer as well.
Tom yıllarını Boston sokaklarda yaşayarak geçirdi.
 - Tom spent years living on the streets of Boston.
Tímea, Polonya'da yaşayan bir Macardır.
 - Tímea is a Hungarian living in Poland.
Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.
 - No living thing could live without air.
Ben bu tür bir hayatı yaşamaktan usandım.
 - I'm tired of living this kind of life.
Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
 - He earns his living by teaching English.