Manş denizi İngiltere'yi ve Fransa'yı ayırmaktadır.
- The English Channel separates England and France.
Doğru ile yanlışı ayırmak her zaman kolay değildir.
- It is not always easy to separate right from wrong.
Biz ayrı hesaplar istiyoruz.
- We'd like separate checks.
Tek yazılması gereken iki kelimeyi, iki ayrı kelime olarak yazmak Norveç'te büyük bir problemdir.
- Writing two separate words when it should be written as one is a big problem in Norway.
Kırk yıllık evliliklerinin ardından ayrılmak istiyorlar.
- They want to separate after 40 years of marriage.
Tom karısından ve çocuklarından ayrılmayı istemiyordu.
- Tom didn't like being separated from his wife and children.
Biz ayrılmak istemiyoruz.
- We don't want to be separated.
Britanya kanalla kıtadan ayrılmaktadır.
- Britain is separated from the Continent by the Channel.
Tom ve Mary farklı devletlerde yaşıyorlar.
- Tom and Mary live in separate states.
Onlar farklı odalardalar.
- They're in separate rooms.
Dili kültürden ayıramazsınız.
- You can't separate language from culture.
Siyaseti dinden ayırmalıyız.
- We must separate politics from religion.
Onlar iki gruba ayrılmıştı.
- They were separated into two groups.
Sami ve Leyla çoktan ayrılmıştı.
- Sami and Layla had already separated.
Siyaseti dinden ayırmalıyız.
- We must separate politics from religion.
Doğru ile yanlışı ayırmak her zaman kolay değildir.
- It is not always easy to separate right from wrong.
Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
- The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
Separate the articles from the headings.
I try to keep my personal life separate from work.
... And we can separate all that out. ...
... networks that are supposed to remain secret-- separate, rather. ...