Çok fazla içmek tehlikelidir.
 - It is dangerous to drink too much.
Çok fazla içmek seni hasta edecek.
 - Too much drinking will make you sick.
O içtiğinde farklı bir kişi oluyor, bu yüzden onunla içki içmeyi sevmiyorum.
 - He's a different person when he's drunk, so I don't like to drink with him.
Ben size bir içki ısmarlayabilir miyim?
 - Can I buy you a drink?
Tom garsona çok iyi bir bahşiş verdi.
 - Tom gave the waiter a very good tip.
Japonya'da iyi hizmet için bahşiş vermek geleneksel değildir.
 - In Japan it is not customary to tip for good service.
Tom sessizce kapıyı kapattı ve parmak uçlarına basarak odaya girdi.
 - Tom closed the door quietly and tiptoed into the room.
Tom parmak uçlarına basarak odaya girdi.
 - Tom tiptoed into the room.
Lütfen bana bir içecek verin.
 - Give me a drink, please.
Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.
 - Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis.
Ben sigara ve içki içmekten vazgeçtim.
 - I quit smoking and drinking.
Boş mideyle içki içmek sağlığa zararlıdır.
 - Drinking on an empty stomach is bad for your health.
Leyla deniz suyu içemedi.
 - Layla couldn't drink seawater.
Deniz suyu içmek insanlar için ölümcül olabilir.
 - Drinking seawater can be deadly to humans.
Meşrubat otomatı nerede var?
 - Where is there a soft drink vending machine?
Davetiye patlamış mısır ve meşrubat hizmeti verileceğini söylüyordu.
 - The invitation said that popcorn and soft drinks would be served.
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
 - He began his meal by drinking half a glass of ale.
Buzdolabında içilebilecek herhangi bir şey var mı?
 - Is there anything to drink in the refrigerator?
Bu su içmek için güvenli mi?
 - Is this water safe to drink?
Biraz su içmek istiyorum.
 - I want to drink some water.
İnternette bilgi çekmek yangın musluğundan su içmek gibidir.
 - Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant.
Tom Mary'den içilecek şeyler istedi.
 - Tom asked Mary for something to drink.
Bir yerde içki içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?
 - Would you like to go out to have a drink somewhere?
Canım içki içmek istiyor.
 - I feel like having a drink.
Alkolsüz içecekleriniz var mı ?
 - Do you have alcohol-free drinks?
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
 - He began his meal by drinking half a glass of ale.
Can I buy you a drink?.
You can lead a horse to water but you can't make him drink.
He drank the water I gave him.
She has a problem with the drink.
He was about to take a drink from his root beer.
If he doesn't pay off the mafia, he’ll wear cement shoes to the bottom of the drink!.
... grieve drink ...
... So he's fancied his mixed drink machine here. ...