Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
 - Tom is eager to meet Mary again.
Eski arkadaşımla buluşmak çok hoştu.
 - Meeting my old friend was very pleasant.
Bir gün gerçekten başka bir Esperantist ile tanışmak istiyorum.
 - I really would like to meet another Esperantist some day...
O seninle tanışmak istiyor.
 - He wants to meet you.
Yarın atletik yarışmaya katılmamız gerekiyor.
 - We are supposed to take part in the athletic meet tomorrow.
Atletik yarışma gelecek haftaya kadar ertelendi.
 - The athletic meet was put off until next week.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
 - She promised to meet her at the coffee shop.
Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
 - I had a chance to meet him in Paris.
Boston'a gelmemin nedeni, evlenmeyi umduğum kadına rastlamaktır.
 - The reason I came to Boston is to meet the woman I hope to marry.
Sana rastlamak ne güzel. Ben bir karıncayiyenim.
 - Pleased to meet you. I am an anteater.
Ben sizinle karşılamaya can atıyorum.
 - I've been anxious to meet you.
Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.
 - In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
 - She promised to meet her at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
 - She promised to meet him at the coffee shop.