taşıtma

listen to the pronunciation of taşıtma
Турецкий язык - Английский Язык

Определение taşıtma в Турецкий язык Английский Язык словарь

taşı
{f} bear

I bear him no malice. - Ona karşı hiçbir kötü niyet taşımıyorum.

He came bearing a large bunch of flowers. - O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.

taşı
convey

The pipe conveys water from the lake to the factory. - Boru, gölden fabrikaya su taşır.

Buses, trains and planes convey passengers. - Otobüs, tren ve uçaklar yolcu taşırlar.

taşı
(Bilgisayar) move

Yuriko is planning to move into the furniture business. - Yuriko, mobilya işine taşınmayı planlıyor.

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

taşı
(Bilgisayar) move of
taşı
(Bilgisayar) move to

Few elephants would volunteer to move to Europe. - Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.

Tom said that he wanted to move to Boston. - Tom Boston'a taşınmak istediğini söyledi.

taşı
{f} carrying

Tom was carrying an armful of books. - Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.

He was carrying an umbrella under his arm. - O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.

taşı
bring in through
taşı
{f} transferred

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

taşı
{f} transfer

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

taşı
carry

We got him to carry our bag. - Ona çantamızı taşıttık.

Japanese women carry their babies on their backs. - Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.

taşı
brought in through
taşı
transport by
taşı
{f} tote
taşı
carried

People carried their own weight then. - İnsanlar o zaman kendi ağırlığı taşıdı.

I carried three books. - Ben üç kitap taşıdım.

taşı
ferry

Tom offered to ferry us across the river in his boat. - Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.

A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea. - Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.

taşıtmak
to have (someone) carry or transport (something)
taşıtmak
to have (someone) carry (something) (on his person)
Турецкий язык - Турецкий язык
Taşımak işi
taşıtmak
Taşımak işini yaptırmak
taşıtma
Избранное