taşıtma

listen to the pronunciation of taşıtma
التركية - الإنجليزية

تعريف taşıtma في التركية الإنجليزية القاموس.

taşı
{f} bear

Will the ice bear our weight? - Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?

He came bearing a large bunch of flowers. - O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.

taşı
convey

This sushi restaurant has a conveyor belt that carries sushi. - Bu suşi restoranının suşi taşıyan bir konveyör bantı var.

The pipe conveys water from the lake to the factory. - Boru, gölden fabrikaya su taşır.

taşı
(Bilgisayar) move

I quit my job and moved so I could start off with a clean slate. - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.

It is five years since we moved here. - Buraya taşındığımızdan beri beş yıl geçti.

taşı
(Bilgisayar) move of
taşı
(Bilgisayar) move to

Few elephants would volunteer to move to Europe. - Birkaç fil Avrupa'ya taşınmak için gönüllü olurdu.

If you want to really improve your French, you should move to a country where it's spoken. - Fransızcanı gerçekten geliştirmek istiyorsan, konuşulduğu bir ülkeye taşınmalısın.

taşı
{f} carrying

He was carrying an umbrella under his arm. - O, kolunun altında bir şemsiye taşıyordu.

Tom was carrying an armful of books. - Tom, bir kucak dolusu kitap taşıyordu.

taşı
bring in through
taşı
{f} transferred

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

taşı
{f} transfer

He transferred his office to Osaka. - Ofisini Osaka'ya taşıdı.

The office has been transferred up to the sixth floor. - Ofis altıncı kata taşındı.

taşı
carry

He helped me to carry the bag. - Çantayı taşımam için bana yardımcı oldu.

I helped carry those bags. - Şu çantaları taşımaya yardım ettim.

taşı
brought in through
taşı
transport by
taşı
{f} tote
taşı
carried

A samurai in the Edo era carried two swords. - Edo Döneminde bir ​​samuray iki kılıç taşıdı.

I carried three books. - Ben üç kitap taşıdım.

taşı
ferry

A ferry carrying hundreds of high school students sank in South Korea. - Yüzlerce lise öğrencisini taşıyan bir feribot Güney Kore'de battı.

Tom offered to ferry us across the river in his boat. - Tom bizi botuyla nehrin karşı tarafına taşımayı önerdi.

taşıtmak
to have (someone) carry or transport (something)
taşıtmak
to have (someone) carry (something) (on his person)
التركية - التركية
Taşımak işi
taşıtmak
Taşımak işini yaptırmak
taşıtma
المفضلات