Bütün gece hayalet hikâyeleri anlatarak uyanık kaldık.
- We stayed awake all night telling ghost stories.
Tom onlara bir hikaye anlatarak bir grup çocuğun önünde oturuyordu.
- Tom was sitting in front of a group of children, telling them a story.
Tom fıkraları anlatmada iyi değildir.
- Tom isn't good at telling jokes.
Hiç Fransızca fıkra anlatmayı denedin mi?
- Have you ever tried telling a joke in French?
Onun ve Mary'nin Fuji dağına tırmandıkları zamanı Tom'un bana anlattığını hatırlıyorum.
- I remember Tom telling me about the time he and Mary had climbed Mt. Fuji.
Daha sonra ne olacağını anlatmak yok.
- There is no telling what will happen next.
Ne zaman hastalanacağımızı söylemek imkansız.
- There is no telling when we will fall ill.
Yalan söylemek çok kötü bir alışkanlıktır.
- Telling lies is a very bad habit.