seçme

listen to the pronunciation of seçme
Турецкий язык - Английский Язык
selection
choosing

Tom often has trouble choosing what clothes to wear. - Tom'un çoğunlukla hangi elbiseleri giyeceğini seçmede sorunu var.

Choosing something means giving something up. - Bir şeyi seçmek bir şeyden vazgeçmek anlamına gelir.

sampling
spotting
select

You have only three options to select. - Seçmek için sadece üç seçeneğin var.

At the moment, you are entering your sentences in the wrong place. You should select Contribute at the top of the page and then Add sentences. - Şu anda, cümlelerini yanlış yere giriyorsun. Sayfanın tepesinde katkıda bulun ve sonra cümleler ilave edin'i seçmelisin.

choosing, selecting; select, choice, outstanding
pick

I think you should pick Tom. - Bence Tom'u seçmelisin.

They let me pick a present. - Onlar bir hediye seçmeme izin verdiler.

picked

The judges haven't yet picked the best book. - Uzmanlar henüz en iyi kitabı seçmediler.

digest
select, choice; distinguished, outstanding, superior
co-optation
choosing, selecting
recherche
choice

He had no other choice but to choose the names randomly. - İsimleri rastgele seçmekten başka seçeneği yoktu.

The test was multiple choice. - Test çoktan seçmeliydi.

eclectic
choose

They want to choose their mates by their own will. - Arkadaşlarını kendi istekleriyle seçmek istiyorlar.

You should choose your friends very carefully. - Arkadaşlarını çok dikkatli seçmelisin.

opting
best of breed
(Gıda) sorting
(Biyokimya) elimination
(Ticaret) assignment
(Ticaret) screening
olition
analectic
extract
selecting
pointing
(Tıp) election

Will the Social Democrats succeed in mobilizing enough voters on Election Day? - Sosyal Demokratlar seçim günü yeterince seçmeni harekete geçirmeyi başaracak mı?

On election day, voters chose Nixon. - Seçim günü, seçmenler Nixon'u seçti.

miscellanea
{i} option

You have only three options to select. - Seçmek için sadece üç seçeneğin var.

co optation
seçmek
choose

She had to choose her words carefully. - O, sözlerini dikkatle seçmek zorunda kaldı.

It took her a long time to choose a hat. - Bir şapka seçmek onun uzun bir süresini aldı.

seçmek
select

You have only three options to select. - Seçmek için sadece üç seçeneğin var.

seçmek
pick

I have to pick one of them. - Onlardan birini seçmek zorundayım.

It took me a long time to pick out a new pair of glasses. - Yeni bir gözlük seçmek uzun zamanımı aldı.

seçme hakkı
suffrage
seçme denetimi
selection check
seçme eserler
analects
seçme hakkı
right of choice
seçme hakkı
freedom
seçme hakkı
option
seçme hakkı
choice

You leave me no choice in the matter. - Bana bu konuda seçme hakkı bırakmıyorsun.

We're giving you a choice. - Sana bir seçme hakkı veriyoruz.

seçme kısım
elite
seçme ormanı
selection forest
seçme parça
excerpt
seçme parça
extract
seçme parça almak
excerpt
seçme sınavı
qualifying examination
seçme turu
qualifying round
seçme tuşu comp
option key
seçmek
elect
seç
choose

Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children. - Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.

You may choose what you like. - İstediğinizi seçebilirsiniz.

seç
chose

In the end she chose another kitten. - Sonunda diğer kedi yavrusunu seçti.

He was chosen to be a member of the team. - O, takımın bir üyesi olarak seçildi.

seçmek
{f} spot
seç
{f} chosen

He was chosen to be a member of the team. - O, takımın bir üyesi olarak seçildi.

You or I will be chosen. - Siz ya da ben seçileceğim.

seç
{f} elect

In 1860, Lincoln was elected President of the United States. - 1860'ta Lincoln, ABD başkanlığına seçildi.

Yuri Andropov was elected Chairman of the Presidium of the Supreme Soviet on June 16, 1983. - Yuri Andropov 16 Haziran 1983 te Yüce Rusya'nın Başbakanlık Heyetinin başkanı seçilmişti.

seç
choosing

You cannot be too careful in choosing your friends. - Arkadaşlarınızı seçerken çok dikkatli olamazsınız.

I hope to find a job of my own choosing. - Kendi seçtiğim bir işi bulmayı umuyorum.

seçmeler
{i} omnibus
seçmek
make up one's mind
seçmek
look out
seçmek
take
seç
{f} elected

Yuri Andropov was elected Chairman of the Presidium of the Supreme Soviet on June 16, 1983. - Yuri Andropov 16 Haziran 1983 te Yüce Rusya'nın Başbakanlık Heyetinin başkanı seçilmişti.

Dwight Eisenhower was elected president in 1952. - Dwight Eisenhower, 1952'de başkan olarak seçildi.

seçmek
know
komut seçme
(Bilgisayar) choosing commands
seç
(Bilgisayar) choose columns
seç
(Bilgisayar) select from
seçmek
return
seçmek
name

He had no other choice but to choose the names randomly. - İsimleri rastgele seçmekten başka seçeneği yoktu.

seçmek
rule out
seçmek
go for
seçmek
destinate
seçmek
assign
seçmek
discern
seçmek
make out
seçmek
pick on

You have to pick one. - Bir tane seçmek zorundasın.

I have to pick one of them. - Onlardan birini seçmek zorundayım.

seçmek
designate
seçmek
extract
seçmek
fix on
seçmek
coopt
seçmek
discerner
seçmek
see
seçmek
pick out

It took me a long time to pick out a new pair of glasses. - Yeni bir gözlük seçmek uzun zamanımı aldı.

I want to pick out a present for my friend. - Arkadaşım için bir hediye seçmek istiyorum.

seçmek
tag
seçmek
opt for
seçmek
hand-pick
vites seçme kolu
gear selector
üye olarak seçme
(Politika, Siyaset) co-optation
seç
single out

I don't think it's fair to single out Tom. - Tom'u seçmenin adil olduğunu sanmıyorum.

seç
{f} selecting

Tom did a pretty good job of selecting music for the dance. - Tom, dans için müzik seçimi konusunda iyi bir iş çıkardı.

seç
select

Those selected will have to face extensive medical and psychological tests. - Seçilmiş olanlar kapsamlı tıbbi ve psikolojik testlerle yüzleşmek zorunda kalacak.

The president shall be selected by majority vote. - Başkan çoğunluğun oyu ile seçilecek.

seç
pick on

You have to pick one. - Bir tane seçmek zorundasın.

I have to pick one of them. - Onlardan birini seçmek zorundayım.

seç
pick out

I want to pick out a present for my friend. - Arkadaşım için bir hediye seçmek istiyorum.

Which book did you pick out to send to Anne? - Anne'ye göndermek için hangi kitabı seçtin?

seç
{f} selected

She selected a blue dress from the wardrobe. - Elbise dolabından mavi bir elbise seçti.

Those selected will have to face extensive medical and psychological tests. - Seçilmiş olanlar kapsamlı tıbbi ve psikolojik testlerle yüzleşmek zorunda kalacak.

seçme yöntemi
method of choice
seçmek
tell
seçmek
clean out
seçmek
distinguish
seçmek
pitch on
seçmek
adopt
kamu personeli seçme sınavı
public personnel selection exam
seç
choose, select
seçmek
chose
seçmeler
try outs
seçmeler
chooses
bilgi seçme
(Bilgisayar) selecting data
doğal seçme
natural selection
fermi seçme kuralları
(Fizik) fermi selection rules
göreve seçme
assignation
hisse senedi seçme
(Ticaret) selection of shares
ilk seçme hakkı
refusal
irade ve seçme özgürlüğü
(Politika, Siyaset) liberium arbitrium
kadınların seçme hakkını savunan kadın
suffragette
kadınların seçme ve seçilme hakkı
female suffrage
kavalye seçme
(balo) ladies' choice
meslek seçme hürriyeti
freedom of vocational choice
normal seçme
normal select
oluk seçme
channel tuning
oluk seçme düğmesi
(Televizyon) programselector button
oluk seçme düğmesi
(Teknik,Televizyon) program selector button
ortam seçme
(Bilgisayar) media select
otomatik seçme
(Bilgisayar) auto-select
oybirliği ile seçme
co-optation
seç
singleout
seçmek
to perceive, distinguish, see, discern
seçmek
intend for
seçmek
decide on
seçmek
opt

You have only three options to select. - Seçmek için sadece üç seçeneğin var.

seçmek
single out
seçmek
constitute
seçmek
co-opt
seçmek
to choose, to pick, to pick out; to select; to elect; to perceive, to distinguish, to see, to spot, to discern
seçmek
to be choosy about, be particular about (something); to choose (one's friends) carefully
seçmek
perceive
seçmek
(göreve) postulate
seçmek
be particular about
seçmek
to choose, select
seçmek
cull
seçmek
plump for
seçmek
choose to make one's own
seçmek
(Hukuk) to co-opt
seçmek
hand pick
seçmek
choose , select
seçmek
decide up
seçmek
intend
seçmek
descry
seçmek
(Fiili Deyim ) pitch upon
seçmek
co opt
seçmeler
qualifying round
seçmeler
analects
seçmeler
selections, selected articles
seçmeler
selection
seçmeler
anthology
seçmeler
{i} potpourri
seçmeler
colleetanea
sistem seçme
system selection
sözcük seçme yöntemi
phraseology
trol ağında seçme
(Denizbilim) trawl net selection
uyrukluk seçme hakkı
(Hukuk) right of option
vites seçme kamı
gear selector cam
vites seçme mili
(Otomotiv) selector shaft
vites seçme mili
gear selector shaft
vites seçme valfi
gear selector valve
yeniden seçme
re-election
yinelenen seçme sorgusu
(Bilgisayar) replicable select query
yön seçme özelliği
(Askeri) heading select feature
zorunlu seçme
forced choice
Турецкий язык - Турецкий язык
Seçkin, seçilmiş: "Üsküp'ün kızları, hepsi de seçme."- Halk türküsü
Seçkin, seçilmiş
Seçmek işi
(Osmanlı Dönemi) BERCESTE
iHTiYAR
seleksiyon
intihap
seçme hakkı
Bir sözleşme ile belirlenen ödeme biçimi yerine bir diğerini koyabilme yetkisi, muhayyerlik, hakkıhıyar
seçme hakkı
Herhangi bir seçimde oy kullanabilme hakkı
doğal seçme
(Biyoloji) Doğal seçme, (doğal seçilim veya Doğal Ayıklama ya da Doğal Seleksiyon) dış çevreye uyum konusunda daha elverişli özelliklere sahip birey organizmaların, bu elverişli özelliklere sahip olmayan diğer bireylere göre yaşama ve üreme şanslarının daha yüksek olması ve bunun sonucu olarak genlerini yeni kuşaklara aktarma yönünden daha avantajlı olmalarıyla işleyen mekanizmadır. Böylece dış ortama uyum sağlamakta sorunlar yaşayan bireyler ve genler organizma popülasyonundan tasfiye edilmiş olmaktadır
Seçmek
(Osmanlı Dönemi) NAKD
Seçmek
ayırmak
Seçmek
saylamak
Seçmek
seçim yapmak
seçmek
Farklı görmek, üstün görmek
seçmek
Birine oy vererek bir göreve getirmek. Üstün, iyi, uygun bularak yeğlemek: "Benim ne akla hizmet edip de Almanca muallimliğini seçtiğime şaşıp şaşıp kalıyordu."- H. Taner
seçmek
Benzerleri arasında hoşa gideni almak veya yararlanmak için ayırmak
seçmek
Üstün, iyi, uygun bularak yeğlemek
seçmek
Tercihini bir yönde kullanmak
seçmek
Ne olduğunu anlamak, fark etmek
seçmek
Titiz davranmak, kolay kolay beğenmemek
seçmek
Ne olduğunu anlamak, fark etmek: "Sizler gezip tozmakta hür olduğunuz hâlde insan zekâsı ile bir adım ilerisini seçemiyorsunuz, sezemiyorsunuz."- R. H. Karay
seçmek
Birine oy vererek bir göreve getirmek
seçmeler
Seçme yazılar veya eserler, müntehabat
seçme

    Расстановка переносов

    seç·me

    Произношение

    Этимология

    [ 'sEm ] (noun.) circa 1866. Greek sEma sign.

    Общие Словосочетания

    seçme yöntemi
Избранное