Tom and Mary are longtime residents.
- Tom ve Mary uzun süreli sakinlerdir.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
When I contemplate the sea, I feel calm.
- Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.
It was a calm winter evening.
- Sakin bir kış akşamıydı.
The two sisters lived very quietly.
- İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.
Tom asked Mary to be quiet.
- Tom Mary'den sakin olmasını rica etti.
Mary needs to be tranquilised.
- Mary'nin sakinleşmesi gerek.
Tom was hit by a tranquilizer dart.
- Tom sakinleştirici bir dart tarafından vuruldu.
Calm down and be cool.
- Sakin ol ve rahat ol.
Tom tried to act cool.
- Tom sakin davranmaya çalıştı.
Calm down and be cool.
- Sakin ol ve rahat ol.
He's trying to be cool.
- Sakin olmaya çalışıyor.
You have to calm down.
- Sakin olmak zorundasın.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
Tom tried to stay composed.
- Tom sakin kalmaya çalıştı.
I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo.
- Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.
I am also a citizen of Tokyo.
- Ben de bir Tokyo sakiniyim.
She's sedated, she could not hurt a fly.
- O sakin, bir karıncayı bile incitemez.
I was heavily sedated.
- Ağır şekilde sakinleşmiştim.
Sami was enjoying a leisurely life.
- Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.
The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants.
- Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.
Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami.
- Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz biçimde sakin ve kendindeydi.
Tom was calm and collected.
- Tom sakin ve aklı başındaydı.
Mary's partner is a taciturn person.
- Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.
She married a local boy.
- O, yöre sakini bir çocukla evlendi.
Local residents are in a state of shock.
- Yerel sakinler şok içinde.
He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness.
- O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.
The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm.
- Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.
This forest is quiet and peaceful.
- Bu orman sakin ve huzurlu.
The sea looks calm and smooth.
- Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.
Even a worm will turn.
- En sakin bir insan bile bir noktada sinirlenir.
He remained calm even in the presence of danger.
- Tehlike olduğunda bile sakin kaldı.
For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world.
- Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.
He observed this calmly, from a comfortable distance.
- Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.
The inhabitants of the island are friendly.
- Adanın sakinleri cana yakındır.
Yesterday my brother went to Fukushima to help the inhabitants. I'm afraid that the radiation will increase.
- Dün, kardeşim sakinlere yardım etmek için Fukushima'ya gitti. Korkarım ki radyasyon artacak.
Please remain perfectly still.
- Lütfen tamamen sakin kal.
The stadium was quite still.
- Stadyum oldukça sakindi.
Tom is trying to keep cool.
- Tom sakin olmaya çalışıyor.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
Sami has to calm down.
- Sami sakin olmak zorunda.