saki̇n

listen to the pronunciation of saki̇n
Турецкий язык - Английский Язык

Определение saki̇n в Турецкий язык Английский Язык словарь

sakin
habitant
sakin
resident

The residents of this town are deeply religious and patriotic people. - Bu kasabanın sakinleri çok dindar ve vatansever insanlar.

For the residents of Edo, the first bonito of the year was something that had to be bought, even if it meant borrowing money. - Edo sakinleri için yılın ilk palamudu borç para almak anlamına gelse bile alınması gereken bir şeydi.

sakin
calm

When I contemplate the sea, I feel calm. - Denizi düşündüğümde, sakin hissediyorum.

In situations like these, it's best to remain calm. - Bu gibi durumlarda sakin kalmak en iyisidir.

sakin
quiet

The mother was quieting her crying baby. - Anne ağlayan bebeğini sakinleştiriyordu.

The two sisters lived very quietly. - İki kız kardeş çok sakince yaşadılar.

sakin
tranquil

I guess I have some tranquilizers in my bag. - Sanırım çantamda biraz sakinleştirici var.

Tom was hit by a tranquilizer dart. - Tom sakinleştirici bir dart tarafından vuruldu.

sakin
cool

Mike always stays cool. - Mike her zaman sakin kalır.

Calm down and be cool. - Sakin ol ve rahat ol.

sakin
even-tempered
sakin
emotionless
sakin
composed

Tom tried to stay composed. - Tom sakin kalmaya çalıştı.

sakin
citizen

I am a citizen of Chiba, but work in Tokyo. - Ben Chiba sakiniyim ama Tokyo'da çalışıyorum.

I am also a citizen of Tokyo. - Ben de bir Tokyo sakiniyim.

sakin
meek
sakin
stilly
sakin
sedentary
sakin
(deyim) as calm as a millpond
sakin
sedated

They have him sedated. - Onlar onu sakinleştirdiler.

They have Tom sedated. - Onlar Tom'u sakinleştirdiler.

sakin
leisurely

Sami was enjoying a leisurely life. - Sami sakin bir hayattan zevk alıyordu.

sakin
self-possessed
sakin
balmy
sakin
matter-of-fact
sakin
occupant

The police vehicle's armor plating saved the lives of its occupants. - Polis aracının zırh kaplaması apartman sakinlerinin hayatlarını kurtardı.

sakin
arcadia
sakin
douce
sakin
collected

Fadil was amazingly calm and collected after he had shot Rami. - Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz biçimde sakin ve kendindeydi.

Tom was calm and collected. - Tom sakin ve aklı başındaydı.

sakin
residentiary
sakin
phlegmatical
sakin
equanimity
sakin
imperturbate
sakin
easeful
sakin
restrained
sakin
coolheaded
sakin
unruffled
sakin
(Askeri) clam
sakin
uneventful
sakin
steady
sakin
esay
sakin
philosophical
sakin
soft
sakin
static
sakin
(Meteoroloji) lull
sakin
equable
sakin
untroubled
sakin
inhabiter
sakin
unmoved
sakin
phlegmatic
sakin
denizen
sakin
ataraxic
sakin
statical
sakin
shacker
sakin
canny
sakin
tranquilizing
sakin
unperturbed
sakin
taciturn

Mary's partner is a taciturn person. - Mary'nin ortağı sakin bir kişidir.

sakin
occupier
sakin
unhurried
sakin
peaceable
sakin
calm, tranquil, serene; still
sakin
halcyon
sakin
(a) resident; (an) inhabitant
sakin
local

Local residents are in a state of shock. - Yerel sakinler şok içinde.

She married a local boy. - O, yöre sakini bir çocukla evlendi.

sakin
laidback
sakin
(someone) who resides in or inhabits (a place)
sakin
philosophic
sakin
nerveless
sakin
tenant
sakin
Pacific
sakin
hushed
sakin
cold

He jumped into the cold and calm waters of the gulf, and started to swim through the darkness. - O, körfezin soğuk ve sakin sularına atladı ve karanlığın içinden yüzmeye başladı.

sakin
airless
sakin
even tempered
sakin
peaceful

When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty. - Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.

The strike had not been peaceful, however, and Rev. Martin Luther King, Jr. begged both sides to be patient and calm. - Ancak, grev huzurlu olmamıştı ve Aziz Martin Luther King, Jr her iki taraftan sabırlı ve sakin olmasını rica etti.

sakin
dispassionate
sakin
noiseless
sakin
imperturbable
sakin
smooth

The sea looks calm and smooth. - Deniz sakin ve yumuşak görünüyor.

sakin
indweller
sakin
domicilled
sakin
even

Tom's cool, calm, and collected, even under pressure. - Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.

The wind calmed down in the evening. - Rüzgar akşam sakinleşti.

sakin
equal
sakin
dweller

For some dwellers of ancient China, antlers were probably among the most mysterious and beautiful things in the world. - Antik Çin'in bazı sakinleri için, boynuzlar muhtemelen dünyanın en gizemli ve güzel şeyleri arasındaydı.

sakin
calm, cool, placid, self-possessed, serene, imperturbate; quiet, taciturn; tranquil, peaceful, esay; inhabitant, dweller, resident, occupier, occupant sekene
sakin
inmate
sakin
comfortable

He observed this calmly, from a comfortable distance. - Bunu uygun bir uzaklıktan sakince gözlemledi.

sakin
in repose
sakin
inhabitant

He was elected an official by the inhabitants of this town. - O, bu kasabanın sakinleri tarafından bir yetkili seçildi.

Since Puerto Rico is a US colony, Puerto Rico's head of state is the President of the USA, but inhabitants of Puerto Rico are not allowed to vote in US presidential elections. - Abd sömürgesi olduğundan beri Porto Riko'nun devlet başkanı Abd devlet başkanıdır ama Porto Riko sakinlerinin Abd devlet başkanlığı seçimlerinde oy kullanmasına izin verilmez.

sakin
composedly
sakin
still

Please remain perfectly still. - Lütfen tamamen sakin kal.

The stadium was quite still. - Stadyum oldukça sakindi.

sakin bir biçimde
quietly
sakin ol
be cool

Calm down and be cool. - Sakin ol ve rahat ol.

He's trying to be cool. - Sakin olmaya çalışıyor.

sakin olmak
calm down

Sami has to calm down. - Sami sakin olmak zorunda.

I closed my eyes to calm down. - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.

sakin kafayla
calmly
sakin kalmak
chill out
sakin meltem
(Askeri) moderate breeze
sakin ol
(Konuşma Dili) go easy
sakin olmak
settle down
sakin olmak
(deyim) keep one's head
sakin olun lütfen
please stay calm
sakin, kendi hâlinde yaşayan
residents, who live in their own state of
sakin bir biçimde
sedately
sakin bir şekilde
impassively
sakin bir şekilde
matter-of-factly
sakin bir şekilde
unperturbedly
sakin deniz
hyaline
sakin duramama
(Tıp) jactitation
sakin durmama
jactitation
sakin ol
keep still
sakin ol
keep your hair on
sakin ol
keep cool

Tom is trying to keep cool. - Tom sakin olmaya çalışıyor.

sakin ol
cool it
sakin ol
steady on
sakin olmak
keep cool
sakin olmak
keep one's temper
sakin olmak
keep still
sakin olmak
to calm down

I closed my eyes to calm down. - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.

Sami has to calm down. - Sami sakin olmak zorunda.

sakin olun
cool it
sakin olun her şey yoluna girecek
Calm down everything will be OK
sakin olunuz
please calm down
sakin olurmusunuz
please calm down
sakin sakin
leisurely
sakin su yüzeyi
(Askeri) still-water level
sakin ve aklı başında
calm and collected
sakinler
doldrums
yerleşik-sakin
(Meteoroloji) settled
sakin
private
sakin
sleepy
sakin
off-peak
sakin
undisturbed
sakin
level-headed
sakin
easy

Take it easy! Don't be so nervous. - Sakin ol! O kadar gergin olma!

Calm down, Tom. Take it easy. - Sakin ol, Tom. Sinirlenme.

sakin
restful
sakin
unflappable
sakin
placid

This is a placid and cozy place. - Burası sakin ve sıcak bir yer.

Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life. - O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.

sakin
on an even keel
sakin
orderly
durgun, sakin, hareketsiz
calm, quiet, still
sakin
beware of
sakin
calmest
sakin
beware
bayan sakin
inhabitress
sakin
{s} serene
sakin
contained
sakin
{s} quiescent
sakin
{s} reposeful
sakin
calmative
sakin
{s} sedate

They have Tom sedated. - Onlar Tom'u sakinleştirdiler.

I was heavily sedated. - Ağır şekilde sakinleşmiştim.

sakin
{s} idyllic
sakin
together

Tom and Mary enjoyed a quiet moment together. - Tom ve Mary birlikte sakin bir anın tadını çıkardı.

sessiz sakin
restful
sessiz sakin
idyllic
Турецкий язык - Турецкий язык
(Osmanlı Dönemi) Hareketsiz, kendi hâlinde. Bir yerde oturan. Kararlı
(Osmanlı Dönemi) Gr: Harekesi olmayıp cezimli (sakin okunan) harf
sakin
Hareket etmeyen, kımıldamayan, durgun, dingin
sakin
Durgun, hareket etmeyen, kımıldamayan, dingin
sakin
Sessiz
sakin
Bir yerde oturan: "Sakinleri Müslümanlardan ibaret olan semtte, bakkal dükkânı, günün her saatinde dolup boşalır."- S. Ayverdi
sakin
Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış veya geçmiş: "Sesi dinlediği müddetçe sakin ve uslu duruyordu."- Y. K. Karaosmanoğlu
sakin
Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık göstermeyen
sakin
Sessiz: "Dinlenmek için otelimizden daha sakinini bulacağınızı ummam."- S. F. Abasıyanık
sakin
Bir yerde oturanlar, sakinler
sakin
Huysuzluğu, rahatsızlığı azalmış veya geçmiş
sakin
Bir yerde oturan, sekene
sakin
Hindu'ların çok korktuğu dişi şeytanlara verilen ad
sâkin
(Osmanlı Dönemi) bir yerde oturan
sakin olmak
Bir yerde yerleşmek, oturmak
sakin olmak
Sakin duruma gelmek
sakin sakin
Heyecan, telâş, kızgınlık göstermeyen
sakin sakin
uslu
sakin sakin
Durgun, dingin olarak
Sâkin
(Osmanlı Dönemi) İSKÂN
saki̇n
Избранное