n: wine 1

listen to the pronunciation of n: wine 1
Английский Язык - Турецкий язык

Определение n: wine 1 в Английский Язык Турецкий язык словарь

win
{i} galibiyet

Tom galibiyet golünü attı. - Tom scored the winning goal.

Onların galibiyet serileri bittiği için art arda 10 oyun kaybettiler. - They have lost 10 games in a row since their winning streak ended.

win
{i} zafer

Kaybeden gülümserse kazanan zaferin heyecanını kaybeder. - If the loser smiled the winner will lose the thrill of victory.

İngiliz kuvvetleri bu sırada zaferler kazanıyorlardı. - British forces at this time were winning victories.

win
{i} kazanma

O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var. - That team has little, if any, chance of winning.

Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı? - Is there any possibility that he'll win the election?

win
{i} başarı

Umarım ödülü kazanmayı başarırsınız. - I hope you will succeed in winning the prize.

Her kazanan sonunda başarısız olur. - Every win fails eventually.

win
{f} kazanmak; (yarışma veya başka bir uğraşı sonucunda) elde etmek: Who won the contest? Yarışmayı kim kazandı? Utku's won the
win
isabet etmek
win
kazamak
win
ulaşmayı başarmak
win
{f} kazan

Sıra beyazda ve kazandı. - White to play and win.

Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu. - To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.

win
yengi
win
{f} galip gelmek
win
{f} kazanmak

Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı. - He didn't jump high enough to win a prize.

Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi. - Winning the election was a great victory for the candidate's political party.

win
win by a head yarışta bir at
win
{f} (won, --ning)
win
birinci gelmek
win
birinci gelme
win
gayesine erişmek
win
{f} ikna etmek
Английский Язык - Английский Язык
win