karşılaştırma

listen to the pronunciation of karşılaştırma
Турецкий язык - Английский Язык
comparison

They did a DNA comparison to see if the body was Tom's. - Onlar cesedin Tom'a ait olup olmadığını anlamak için bir DNA karşılaştırması yaptılar.

That's not a valid comparison. - O geçerli bir karşılaştırma değil.

analogy

Your analogy isn't correct. - Senin karşılaştırman doğru değil.

reference
crosscheck
check
comparison, contrast
collation
comparision
checking
benchmark
contrast
(Politika, Siyaset) benchmarking
{i} comparing
(Biyoloji) matching
karşılaştırmak
{f} contrast
karşılaştırma tablosu
Comparison chart
karşılaştırma boyaması
comparative dyeing
karşılaştırma denetimi
comparator check
karşılaştırma derecesi gram
the comparative degree
karşılaştırma elektrotu
reference electrode
karşılaştırma köprüsü
comparison bridge
karşılaştırma testi
comparison test
karşılaştırma yoluyla yapılan
comparative
karşılaştırmak
match
karşılaştırmak
confront
karşılaştır
compare

Your achievements cannot be compared with mine. - Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.

Compare your answer with Tom's. - Cevabını Tom'unkiyle karşılaştır.

karşılaştırmak
balance
karşılaştırmak
check against
karşılaştırmak
confront smb. with
karşılaştırmak
to compare, to contrast; to confront with; to match
karşılaştırmak
class with
karşılaştırmak
set against
karşılaştırmak
{f} oppose
karşılaştır
match against
karşılaştırmak
match against
karşılaştırmak
hold a candle to
karşılaştırmak
confront somebody with
karşılaştırmak
compare with
karşılaştırmak
chuck together
karşılaştırmak
measure
karşılaştırmak
(Kimya) process
karşılaştırmak
bench marking
karşılaştırmak
align
karşılaştırmak
confront with
karşılaştır
{f} contrasting
karşılaştır
{f} comparing

You're comparing apples with oranges. - Sen elmaları portakallarla karşılaştırıyorsun.

I'm not comparing Tom to Mary. - Tom'u Mary ile karşılaştırmıyorum.

karşılaştır
{f} collated
karşılaştır
{f} compared

Spring has come later this year compared with last year. - Geçen yılla karşılaştırıldığında bahar bu yıl geç geldi.

Spring has come early this year compared with last year. - Geçen yılla karşılaştırıldığında, bahar bu yıl erken geldi.

karşılaştırmak
collate
karşılaştırmak
{f} compare
karşılaştırmak
in front of
karşılaştır
(Bilgisayar) reconcile
karşılaştırmalar
comparisons

I'm not worried about comparisons. - Karşılaştırmalar için endişelenmiyorum.

Comparisons are difficult. - Karşılaştırmalar zordur.

çoklu karşılaştırma testi
(İstatistik) Multiple comparision test
karşılaştırmak
check
karşılaştırmak
crosscheck
karşılaştırmak
to cause (chemicals) to react
karşılaştırmak
parallel
karşılaştırmak
to bring (people) face to face
karşılaştırmak
(yazı) collate
karşılaştırmak
to compare
mantıksal karşılaştırma
logical comparison
Турецкий язык - Турецкий язык
Kişi veya nesnelerin benzer veya aynı yanlarını incelemek için kıyaslama, mukayese
(Osmanlı Dönemi) TEKAZ
karşılaştırma derecesi
Daha, çok, fazla, ziyade gibi kelimelerle kavramların karşılaştırılıp üst derecede gösterilmesi
Karşılaştırmak
(Osmanlı Dönemi) TATBİK
karşılaştırmak
Kişi veya nesnelerin benzer veya ayrı yanlarını incelemek için kıyaslamak, mukayese etmek
karşılaştırmak
Karşılaştırma işini yaptırmak
karşılaştırmak
Giysinin bir yanına yapılan işlemi, eşitlik sağlamak amacıyla öbür yanında uygulamak
karşılaştırmak
Dikişte giysinin bir yanına yapılan işlemi, eşitlik sağlamak amacıyla öbür yanında uygulamak
karşılaştırma
Избранное