Çıplak ayakla sıcak kumda yürüyemeyiz.
- We cannot walk on the hot sand with bare feet.
O, çıplak elleriyle onu boğdu.
- She choked him with her bare hands.
Tom yalınayak gitmeye karar verdi.
- Tom decided to go barefoot.
O kadar ürkmüştü ki yalınayak dışarı koştu.
- He was so startled that he ran outside barefoot.
Taşındığımızda daire tamamen boştu.
- The apartment was completely bare when we moved in.
Raflar oldukça boştu.
- The shelves were pretty bare.