kahl

listen to the pronunciation of kahl
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) (KUHUL) Kurumak
(Osmanlı Dönemi) Göze sürme çekmek
الإنجليزية - التركية

تعريف kahl في الإنجليزية التركية القاموس.

bare
{f} çıkarmak
bare
{s} çıplak

O, çıplak elleriyle onu boğdu. - She choked him with her bare hands.

Bir adam çıplak elleri ile kazı yaparken görüldü. - One man was seen digging with his bare hands.

bare
{s} yalın

O kadar ürkmüştü ki yalınayak dışarı koştu. - He was so startled that he ran outside barefoot.

Tom asla yalın ayak yürümez. - Tom never walks barefoot.

bare
{s} tamtakır
bare
(Tarım) daz
bare
üssüz
baldly
sözünü esirgemeden
baldly
dobra dobra
baldly
açık açık
bare
boş

Raflar oldukça boştu. - The shelves were pretty bare.

Taşındığımızda daire tamamen boştu. - The apartment was completely bare when we moved in.

bare
açmak
baldly
açık açık, dobra dobra, sözünü esirgemeden
baldly
açıkça
bare
hayasız
bare
{s} azıcık
bare
yüzsüz
bare
çıplak,v.göster: adj.çıplak
bare
peçesiz
bare
havı dökülmüş
bare
f., eski, bak. bear 2
ألمانية - الإنجليزية
bare
hairless
baldly
baldy
stark
leafless
bleak
glabrous
bleakly
bald
gaunt
featherless
bare of
kahl (Landschaft)
denuded (landscape)
kahl werden
to go bald
kahl werdend
balding
völlig kahl
as bald as a coot