As far as my experience goes, such a plan is impossible.
- Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
As far as I remember, he didn't say that.
- Hatırladığım kadarıyla, o onu söylemedi.
He is, so far as I know, a good guy.
- Bildiğim kadarıyla, o iyi bir adam.
So far as I know, there is no such word.
- Bildiğim kadarıyla böyle bir sözcük yok.
I had never seen a panda until I went to China.
- Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.
You can wait until the cows come home!
- İnekler eve gelene kadar bekleyebilirsin!
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
He worked from morning till night.
- O, sabahtan akşama kadar çalıştı.
He speaks Spanish as well as French.
- O, Fransızca kadar İspanyolca da konuşuyor.
Linda can dance as well as Meg.
- Linda Meg kadar iyi dans edebilir.
Your car is three times as big as this one.
- Senin araban bunun üç katı kadar büyük.
This cat is as big as that one.
- Bu kedi şu kedi kadar büyüktür.
Few things give us as much pleasure as music.
- Birkaç şey bize müzik kadar çok zevk verir.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
The people all praised the emperor's clothes without telling him the truth so as not to seem stupid, until a little boy said, The emperor is naked!
- İnsanların hepsi küçük bir çocuk İmparator çıplak! deyinceye kadar aptal görünmemek için ona gerçeği söylemeden imparatorun giysilerini övdü.
Today I'm working a little late so as to avoid a rush in the morning.
- Sabahleyin bir koşuşturmadan kaçınmak için bugün biraz geç saatlere kadar çalışacağım.
How much would you pay for something like this?
- Böyle bir şey için ne kadar öderdin?
Tom would never ever do something like that.
- Tom şimdiye kadar böyle bir şeyi asla yapmadı.
Ten to one it'll clear up in an hour or so.
- Bire karşı on bir saate kadar hava açılacak.
What will we do if we miss the last train? How about waiting until morning at an internet café or somewhere else?
- Son treni kaçırırsak ne yapacağız? Sabaha kadar bir internet kafede ya da başka bir yerde beklemeye ne dersin?
All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
- Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
He was kind enough to lend me some money.
- Bana biraz ödünç para verecek kadar nazikti.
What does the bill amount to?
- Fatura ne kadar tutuyor?
I really wonder how much the inheritance tax will amount to.
- Gerçekten veraset vergisinin ne kadar tutacağını merak ediyorum.
The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
- Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
The population of China is about eight times as large as that of Japan.
- Çin'in nüfusu Japonya'nınkinin 8 misli kadar büyüktür.
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
She can be trusted to some degree.
- Ona bir dereceye kadar güvenilebilir.
I agree with you to a degree.
- Ben, bir dereceye kadar sizinle aynı fikirdeyim.
I will help as much as I can.
- Ben elimden geldiği kadar yardımcı olacağım.
The news surprised him as much as it did me.
- Haber onu, beni şaşırttığı kadar, çok şaşırttı.
Lucy has as many friends as I do.
- Lucy benim sahip olduğum kadar çok sayıda arkadaşa sahip.
You should read as many books as you can.
- Okuyabildiğin kadar çok sayıda kitap okumalısın.
Human beings can live up to 40 days without food, but no more than 7 without water.
- İnsan gıda olmadan 40 gün kadar yaşayabilir fakat susuz en fazla 7.
My son can already count up to one hundred.
- Oğlum şimdiden yüze kadar sayabiliyor.
Her hair was so long as to reach the floor.
- Saçları yere ulaşacak kadar uzundu.
Three people can keep a secret so long as two of them are dead.
- Üç kişi, onlardan ikisi ölene kadar bir sırrı saklayabilir.
Try to do so as far as the station.
- İstasyona kadar öyle yapmaya çalış.
We walked as far as 6 kilometers.
- Biz 6 kilometre kadar yürüdük.
Let's just rest here for a little while, my feet are aching so much I can't walk.
- Sadece bir süre burada dinlenelim, ayaklarım o kadar çok ağrıyor ki yürüyemiyorum.
Read as many books as you can while you are a student.
- Bir öğrenciyken okuyabildiğin kadar çok kitap oku.
Tom remembered how beautiful Mary had been when he first met her.
- Tom ilk karşılaştığında Mary'nin ne kadar güzel olduğunu hatırladı.
When I was young, I tried to read as many books as I could.
- Gençken, okuyabildiğim kadar fazla kitap okumayı denedim.
Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.
- Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.