Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
Betty is a pretty girl, isn't she?
- Betty güzel bir kızdır, değil mi?
I'm Helen Cartwright's daughter.
- Ben, Helen Cartwright'ın kızıyım.
He was impatient to see his daughter.
- Kızını görmek için çok sabırsızdı.
That girl whose hair is long is Judy.
- Saçı uzun olan kız Judy.
That girl who has long hair is Judy.
- Uzun saçlı o kız Judy'dir.
Tom bought a bucket of extra-spicy fried chicken and a container of coleslaw.
- Tom bir ekstra-baharat kovası, kızarmış piliç ve bir konteyner lahana salatası ısmarladı.
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
Why is this bird called a robin redbreast?
- Bu kuşa neden kızılgerdan diyorlar?
This little girl let the birds escape.
- Bu küçük kız kuşların kaçmasına izin verdi.
Tom has a lot female friends.
- Tom'un çok sayıda kız arkadaşı var.
The female student that sat in front of the teacher is from Germany.
- Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanyalıdır.
I miss my little sister.
- Küçük kız kardeşimi özlüyorum.
I really miss my girlfriend.
- Kız arkadaşımı gerçekten özlüyorum.
Mary went back to using her maiden name.
- Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.
The maid gave up her job.
- Hizmetçi kız, işinden ayrıldı.
Mary's maiden name is Jackson.
- Mary'nin kızlık soyadı Jackson'dur.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
- Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
Dad uses fire to roast a chicken.
- Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.
Mary wore bunny slippers.
- Mary kız terlikleri giydi.
Tom gave his daughter a stuffed bunny.
- Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
Mary was the only girl wearing a skirt.
- Mary etek giyen tek kızdı.
Do those girls wear white skirts?
- O kızlar beyaz etek mi giyiyor?
There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter.
- Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.
I've got a queen of hearts.
- Benim bir kupa kızım var.
Tom resented the fact that Mary got the promotion instead of him.
- Tom onun yerine Mary'nin terfi alması gerçeğine kızdı.
I feel resentment against your unwarranted criticism.
- Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.
I want to marry a virgin girl.
- Bakire bir kızla evlenmek istiyorum.
In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
- Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
Betty is a pretty girl, isn't she?
- Betty güzel bir kızdır, değil mi?
Jill is the only girl in our club.
- Jill Kulübümüzde tek kız.
These are my sister's magazines.
- Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.
He introduced his sister to me.
- O, bana kız kardeşini tanıttı.
He leaves a widow and a daughter.
- Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
Tom had always wanted a daughter.
- Tom her zaman bir kız evlat istemişti.
His niece is attractive and mature for her age.
- Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
I have a niece. She goes to the same school as Mary.
- Bir kız yeğenim var. O, Mary ile aynı okula gider.
How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms?
- Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
He proposed to his girl friend with a ring he had stolen from a local jewelry.
- O yerel bir kuyumcudan çaldığı bir yüzükle kız arkadaşına evlenme teklif etti.
Mary is not a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız değil.
Mary is a girly girl.
- Mary kız gibi bir kız.
You can't be a Boy Scout, but you could be a Girl Scout.
- Sen bir erkek izci olamazsın ama bir Kız izci olabilirsin.
She's selling Girl Scout cookies.
- O, kız izci kurabiyeleri satıyor.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
That female student is American.
- O kız öğrenci Amerikalıdır.
The teacher made all of his female students fall in love with him.
- Öğretmen, kız öğrencilerinin hepsinin ona aşık olmasını sağladı.
There's no doubt that the Maiden's Tower is a symbol of Istanbul, Turkey.
- Hiç şüphe yok ki Kız Kulesi İstanbul'un simgelerinden birisidir.
The old lady smiled at her granddaughter.
- Yaşlı bayan kız torununa gülümsedi.
Tom watched his granddaughters dance.
- Tom kız torunlarının dansını izledi.
Mary is smarter than most girls her age.
- Mary onun yaşındaki çoğu kız çocuğundan daha zekidir.
Many boys and girls were present.
- Birçok erkek ve kız çocuğu vardı.
How can you be sure your girlfriend isn't faking her orgasms?
- Kız arkadaşının orgazm takliti yapmadığından nasıl emin olabilirsin?
I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
- Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
He's got a steady girlfriend.
- Onun istikrarlı bir kız arkadaşı var.
Tom doesn't have a steady girlfriend.
- Tom'un istikrarlı bir kız arkadaşı yok.
She remained a spinster all her life.
- Hayatı boyunca bir kız kurusu kaldı.
She goes to a girls' high school.
- O, bir kız lisesine gidiyor.
He teaches in a girls' high school.
- O bir kız lisesinde öğretmenlik yapıyor.
Tom blushed like a schoolgirl.
- Tom bir kız öğrenci gibi kızardı.
She showed me a picture of her mother as a schoolgirl.
- O bana annesinin bir kız öğrenci olarak resmini gösterdi.
Tom asked the waitress for the wine list.
- Tom garson kızdan şarap listesini istedi.
Dan befriended one of the waitresses.
- Dan garson kızlardan birine yardım etti.
Yesterday my sister went to Kobe.
- Dün kız kardeşim Kobe'ye gitti.
These are my sister's magazines.
- Bunlar benim kız kardeşimin dergileri.
You should visit the maiden tower when you go to Istanbul.
The girls are as busy as bees.
- Kızlar, arılar kadar meşguldür.
A policeman asked the girls if the car was theirs.
- Bir polis, kızlara arabanın onlara ait olup olmadığını sordu.
Do you think Mary is too fat to be a cheerleader?
- Mary'nin bir ponpon kız olamayacak kadar şişman olduğunu düşünüyor musun?
Aren't you one of the cheerleaders?
- Ponpon kızlardan biri değil misin?
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
- Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
The two men competed for the young maiden's heart.
- İki adam genç kızın kalbi için yarıştı.
The pretty girl in the bikini was an eye-opener on the beach.
- Bikinili güzel kız sahilde bir göz açıcı idi.
Look at the tall pretty girl standing there.
- Orada duran uzun boylu güzel kıza bak.
Tom giggled girlishly.
- Tom kız gibi kıkırdadı.
Do you know who that tall blonde girl in green is?
- Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?
The blonde girl has a really nice cleavage.
- Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.