kırıklık

listen to the pronunciation of kırıklık
Турецкий язык - Английский Язык
(Tıp) indisposition
weakness
brokenness; fatigue, weakness
fracture
ache; soreness; fatigue
kırık
fracture

Why do you have a fractured bone? - Neden bir kırık kemiğin var?

Fadil died of skull fractures. - Fadıl kafatası kırıkları nedeniyle öldü.

kırık
broken

He repaired the broken window of my house. - O benim evin kırık penceresini tamir etti.

The x-ray showed two broken fingers. - Röntgen filminde iki kırık parmak görünüyordu.

kırık
jiggered
kırık
fragment

He tried to put the fragments of a broken vase together. - O, kırık bir vazonun parçalarını bir araya getirmeye çalıştı.

kırık
(İnşaat) crack

Tom stared at the cracked phone screen. - Tom kırık telefon ekranına baktı.

The windows in my room are cracked. - Odamdaki pencereler kırık.

kırık
disillusioned

I was disillusioned at his married life. - Ben onun evlilik yaşamına hayal kırıklığına uğradım.

I am disillusioned with you. - Seninle hayal kırıklığı duyuyorum.

kırık
fail

My mother was disappointed by my failure. - Başarısızlığım annemi hayal kırıklığına uğrattı.

My mother was disappointed by my failure. - Hatamdan dolayı annem hayal kırıklığına uğradı.

kırık
bad mark
kırık
fault
kırık
(Hayvan Bilim, Zooloji) teal
kırık
breakage
kırık
chink
kırık
mad

No, I'm not mad at you, I'm just disappointed. - Hayır, sana kızgın değilim, sadece hayal kırıklığına uğradım.

I made a temporary repair to the broken door. - Kırık kapıya geçici bir onarım yaptım.

kırık
break

I had some bad breaks. - Bazı kötü kırıklarım vardı.

X rays are used to locate breaks in bones. - X ışınları kemiklerdeki kırıkları bulmak için kullanılır.

kırık
{s} cracked

I want to find my old cracked mirror. - Eski kırık aynamı bulmak istiyorum.

Tom stared at the cracked phone screen. - Tom kırık telefon ekranına baktı.

kırık
broken of
Kırık
(Tıp) anaclasis
kırık
hybrid; mongrel; of mixed race
kırık
broken; cracked; mongrel, hybrid; offended, hurt, resentful; break, fracture; fragment; fault; bad mark, fail
kırık
backgammon piece put out of play
kırık
offended, hurt
kırık
geol. fault
kırık
broken piece

He stuck the broken pieces together. - O, kırık parçaları birlikte yapıştırdı.

Tom tried to put the broken pieces back together. - Tom kırık parçaları tekrar birleştirmeye çalıştı.

kırık
fractured

Why do you have a fractured bone? - Neden bir kırık kemiğin var?

kırık
cracked grain
kırık
split
kırık
med. fracture, break
kırık
bust
kırık
(Anatomi) fractura
Турецкий язык - Турецкий язык
Kırık olma durumu
İsteksizlik, güceniklik, kırgınlık
Vücutta duyulan ağrı, yorgunluk, rahatsızlık, kırgınlık
Vücutta duyulan ağrı, yorgunluk, rahatsızlık, kırgınlık: "Vücudumda daimî bir kırıklık var."- P. Safa. İsteksizlik, güceniklik, kırgınlık
(Osmanlı Dönemi) İNHİRAF
kırgınlık
Kırık
fay
Kırık
(Osmanlı Dönemi) HURD
kırık
Gücenmiş, üzgün: "Eşlerde, çocuklarda o üzgün, kırık bakış."- B. Necatigil
kırık
Tam nota göre düşük olan (not)
kırık
Kayaç kütlelerinin bir kırılma düzlemi boyunca yerlerinden kayması, fay
kırık
Eşeğin yavrusu, sıpa'nın biraz büyümüş hali
kırık
Kırılmış olan
kırık
Yabani üzüm
kırık
Bir şeyin kırılan yeri
kırık
Kırıntı
kırık
Kemiğin bir etki ile kırılması
kırık
Tavla oyununda oyun dışı bırakılan pul
kırık
Kırılmış olan: "Kırık pencereden ay, ışığını donduran bir soğuklukla odaya akıyor."- H. E. Adıvar
kırık
Düşük not
kırık
Gücenmiş, üzgün
kırık
Melez
kırık
Melez, kırma
kırık
Kırılmış bir şeyden ayrılan parça
kırık
iki farklı cins köpeğin çiftleşmesinden olan köpek
kırık
Kadının veya erkeğin yasalara ve törelere aykırı olarak ilişki kurduğu erkek veya kadın
kırıklık
Избранное