O hep soluk görünüyor.
- She always looks pale.
Çok fazla aksiyon içermeyen filmlerde hep sıkılırım.
- I'm always bored with films that have little action.
Tom ve ben hep kavga ederiz.
- Tom and I fight all the time.
Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun?
- I don't understand. Why do you hang out with her all the time?
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is always honest.
Her zaman altıda kalkarım.
- I always get up at six.
Bana daima yardım ettiniz.
- You've always helped me.
Daima sözlüğünü el altında bulundur.
- Always have your dictionary close at hand.
The New York Times onun galerisini her zaman eleştirir.
- The New York Times reviews her gallery all the time.
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is honest all the time.
Tom, onlar ilkokuldayken, sürekli Mary'ye sataşırdı.
- Tom used to pick on Mary all the time when they were in elementary school.
Sürekli burnumu temizlemek zorundayım.
- I have to blow my nose all the time.