It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
I have to prepare my presentation.
- Sunumumu hazırlamak zorundayım.
I was busy cooking dinner.
- Yemek hazırlamakla meşguldüm.
As far as I go, I'm a cook. The only thing I do is prepare the food.
- Bildiğim kadarıyla, ben bir aşçıyım. Yaptığım tek şey yemek hazırlamak.
I came to fix you a decent meal.
- Sana iyi bir yemek hazırlamak için geldim.
Do you have to make dinner?
- Akşam yemeği hazırlamak zorunda mısın?
Tom said that he didn't have enough time to make his own lunch.
- Tom kendi öğle yemeğini hazırlamak için yeterli zamanını olmadığını söyledi.
It only took Mary a few minutes to set the table.
- Masayı hazırlamak Mary'nin sadece birkaç dakikasını aldı.
Whose turn is it to set the table?
- Masayı hazırlamak için kimin sırası?
Mrs. West is busy getting breakfast ready.
- Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
Mother was busy getting ready for dinner.
- Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
My teacher told me that I should have spent more time preparing my speech.
- Öğretmen bana konuşmamı hazırlamak için daha çok zaman harcamam gerektiğini söyledi.
Tom is responsible for preparing the report.
- Tom raporu hazırlamakla sorumludur.
The cook prepares different dishes every day.
- Aşçı her gün farklı yemekler hazırlar.
It would be to your advantage to prepare questions in advance.
- Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
Magdalena and Lech are preparing for their Polish exams.
- Magdalena ve Lech, Lehçe sınavlarına hazırlanıyorlar.
She is busy preparing for the trip.
- O yolculuk için hazırlanmakla meşgul.
He has drawn up a will.
- O, bir vasiyetname hazırladı.
He prepared his speech very carefully.
- Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.
She prepared the meal in a very short time.
- O, çok kısa bir sürede yemeği hazırladı.